İstanbul / Bostancı: Barın içinde silah mı çekilir arkadaşım? İlk önce önümden uçan demir sandalyeyi gördüm, sonra bir baktım hepimiz yerdeyiz, masaların altında falan. E akıllım yatsana bir yere sende! Neye bakıyorsun?
İngiltere / Londra: "çok istiyorum, çok yağmur yağsın" tamam da buraya zaten yağıyor. Hani madem dilek tutacaktın, olmayacak bir şey tutup "yağmasın" deseydin ya. Biz tam uçaktan inerken sağanak halinde üzerimize inmezdi en azından gökyüzü!
İspanya / Barcelona: Mc Donald's
İngiltere / Londra: Gece yarısı bir polis karakolu. Artık herkesin bildiği hikaye. Kimsenin bilmediği ama benim çok iyi bildiğim kısmı ise dakikada kaç kere "n'apıcaz" diyebildiğin.
Fransa / Paris: Paris'e kar yağıyor!
İstanbul / Bostancı: Iron Man aşkına parası ödenmemiş sodalar.
İskoçya / Edinburgh: Yine gece yarısı ve yine otelsiz, üstüne bir de senin doğum günün. Ama senin doğum günün olmasa biz o şato manzaralı, dubleks otel odasını o kadar kelepire de kapatamazdık. Arkasından on iki kişilik barda iki kişilik hippi orkestrası eşliğinde doğum günü kutlaması.İspanya / Malaga: Sahilde üstsüz
İngiltere / Londra: Mc Donald's
İrlanda / Belfast: Uçağı kaçırmamızdan çok hava alanında 6 saat ne yapacağımıza takılmış olmanı anlıyorum ama tesadüfün gözünü çıkarıp bir önce ki gece ki adama orada rastlayışımızı anlayamıyorum.İspanya / Barcelona: Sadece bir kelimem var sana : Avustralya! Ah korkmadım ya da endişelenmedim desem yalan olur ama sabah beni elinde ikimize birer sandviçle uyandırdığında yüzünde gördüğüm ifade ve ayağında ki yaraya bakarak doğru bir karar verdiğine ikna oldum.
Yunanistan / Atina: Mc Donald's
İstanbul / Kadıköy: Adam arka masamızda oturuyor kalabalık bir arkadaş grubuyla. Sen şimdi bu adama o diziden beri hasta değil misin? Bak adam kalktı masadan gidiyor. Kuzum, kalkıp bir gitsene, bir merhaba desene. Ya bi delirtmesene insanı! Bak köşeyi dönecek şimdi, kaybedeceğiz. Hah aferin, koş. Ya koş derken o kadar ciddi değildim ben ya! Hakikaten koştu kız...
İspanya / Barcelona: Patagonia Bar
Yunanistan / Larissa: Hava 45 derece, yol asfalt, her yerde o aptal hayvanların (adı lazım değil) sesi ve orman içinde yollardan indiğimiz manastırlı tepe. Meteora da ki asma köprü. Yanık izi.
Yunanistan / Atina: Zeus tapınağının önüne park eden siyah Mercedes ten inen genç ve yakışıklı Arap şeyhi. Buz limon - buz çilek
İrlanda / Belfast: Neden döndüm ben o gece otele? Neden?
İstanbul / Taksim: Burhan abi nin önünde çat diye bayılmak bir yana bir de Çemberimde Gül Oya nın Mehmet ine doğru uçarak koşman var.
İspanya / Sevilla: Takside kalan telefon. Akılda kalan Flemenko. Damakta kalan Sangria ve Paella.
Fransa / Paris: Champs Elysees de sıcak şarap, üzerinden hiç çıkmayan büyük kapşonlu gri manto.
İstanbul / Bostancı: Burun ameliyatının ardından narkoz çıkışı "ooo papatya".
İngiltere / Cambridge: Böyle okul mu olur arkadaşım? Çimenlerin üzerinde karşımıza denk gelen gruptan rica edilmiş bir kutu bira. Ve yine büyük kapşonlu gri manto...
Yunanistan / Patras: Deniz kenarında bir masada Yunan yahut Türk kahvesi. İçeride dans eden çiftler ve çalan o canım şarkılar yüzünden de pembe şarap.
İstanbul / Taksim: "Issız Adam" çıkışı. Çıkmasaydık, yok yok, girmeseydik hiç keşke...
Fransa / Paris: Pistte yanında duran adamın üzerinde bir şey yok mu bana mı öyle geliyor?
İspanya / Barcelona: Gece yarısı zıplatan sancı, poşette sıcak su. Zıplamak demişken La Rambla da ayaklarına yapışan performans yaratığı var bir de...
Fransa / Paris: Inception köprüsü
İstanbul / Bostancı ve İspanya / Barcelona: "ben de seni bir mıknatısla tırın üzerine çekerdim" mi neydi o cümle nasıl bir şeydi?
Yunanistan / Atina: Getirin bize birer Uzo, şu kalıntılara karşı içelim. Tarkan mı?
Bitmez... Anlatarak, yazarak, gülerek, ağlayarak bitmez. Bitmesin zaten. Çoğalsın çoğalsın, yazacak yer dar; anlatacak mecal az gelsin. Ülkeler, şehirler değişsin ama bazı şeyler hiç değişmesin.
İyi ki doğdun. İyi ki burdaydın ben geldiğimde. İyi ki geldim ben de. İyi ki lerimiz var bir sürü, beraber daha nice "iyi ki" lere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder