7 Nisan 2014 Pazartesi

Barika'nın kuyusu: ÇUBUK KRAKER

Barika'nın kuyusu: ÇUBUK KRAKER: Hayal kırıklığı dediğimiz şey çubuk kraker gibi, orta yerinden kırılma sesi veriyor bazen. Böle çıt diye... Sonra kırıntılar etrafa dağ...

ÇUBUK KRAKER



Hayal kırıklığı dediğimiz şey çubuk kraker gibi, orta yerinden kırılma sesi veriyor bazen. Böle çıt diye... Sonra kırıntılar etrafa dağılıyor falan.

Birini çok sevmek değil acı verici olan, birine çok fazla güvenmek. Dünyayı tepe taklak eden bu işte. İpini onun beline bağlayıp aşağı sarkıtıyorsun ya kendini; yere düştüğünde bu kadar şaşkın olmanın nedeni bu. E sen orada değil miydin? Yukarıda?

Öğrenmesi en fena şey sanırım kimseye o kadar güvenmemek gerektiği ama bir taraftan da öğrenilmesi en saçma şey. Neticede güvenmeden nasıl yaşayacağız ki? Sırtımızı birine yaslamadan, hemen yan tarafta bir el daha olduğunu bilmeden.

O eli bırakırsam o vücut komple çeker gider mi diye endişelenecek durumdaysanız zaten o elin yanınızda durmasının bir anlamı da yok sanırım. Azcık arkamı dönsem o da döner gider mi diye endişeleneceksek piton gibi adamı/kadını kafasından ayağına sarmalasanız ne fark eder ki?
CIA bile her an herkesi kontrol edemiyorken, tuvalete gittiği arayı bile gözden kaçırmamak için çetele tutmanızın ulusal güvenliğe de ilişkinize de bir faydası yok. Neden biliyor musunuz: İnsanlar sadece vicdanlarından sorumlular.

Kalabalıklar içinden tek parça çıkmak da; ıssız bir adada kalıp size kazık atmak da elinde. Sizinse tek yapabileceğiniz güvenmek...

İşte o yüzden en zoru bu. Birini sevmek bile birine güvenmekten daha kolay. İskambil kağıdından ev yapar gibi, nefesini tutarak, açıyı ayarlayarak, çok da fazla kat çıkamayacağını bilerek öğreniyorsun güvenmeyi. Sonra bir üfürükte yıkılıverince -yok yok, hemen vazgeçmiyorsun- baştan başlıyorsun. Belki yamuk koymuştun kağıtları, belki zemin yanlıştı, belki çok bastırdın çatıya bilinmez; ama bir kere yıkıldı diye evden vazgeçilmez. Fizibilite çalışmalarına ağırlık verilir, zemin kontrolleri yapılır, gereksiz kat çıkmalardan kaçınılır. Tek katlı olsun sizin olsun. Hem müstakil ev daha bi sıcaktır sanki...

Şimdi bu kadar zor öğrenince, çıt diye kırılan güveni güvenmemek eylemine çevirmek de zor oluyor. Öğrenme hızı anlamında değil de bünyeye etkisi anlamında. O yüzden belki de bu hayatta öğrenmek istemeyeceğiniz, öğrenmekten kaçacağınız, öğreteni ömür billah ah ile anacağınız tek şeydir.
Size bunu öğreten kırk yıl köle olsun...

2 Nisan 2014 Çarşamba

Barika'nın kuyusu: KÜÇÜK MÜÇÜK

Barika'nın kuyusu: KÜÇÜK MÜÇÜK: Uyarı: Gündemden bağımsız olarak nefes alma yazısıdır. Basit şeylerin kıymetini bilin. Küçük ve basit şeylerin... Saçınızın size zu...

KÜÇÜK MÜÇÜK



Uyarı: Gündemden bağımsız olarak nefes alma yazısıdır.

Basit şeylerin kıymetini bilin. Küçük ve basit şeylerin...

Saçınızın size zulüm olduğu anda bir adet paket lastiğinin,
telefonda bekleyen adamın verdiği numarayı yazacak kalem bulamadığınızda çantadan çıkan göz kaleminin,
akşamdan kalma bi halde mide bulantısından her şeye burun kıvırdığınızda her nasılsa bir ay önce mutfağın bir kenarında unutulmuş bir paket çubuk krakerin,
berbattan berbat bir Pazartesi günü, binlerce kilometre uzaktaki bir adamdan aylar sonra gelen beş satırlık mailin,
vesaire...

 O anda bunların doldurduğu yeri hiçbir şeyin dolduramayacağını, tam da ihtiyacınız olan şeyin onlar olduğunu hissedersiniz ya hani. Başka zaman aklınıza bile gelmeyecek bu küçük şeyler; sırasını bekleyen ve zamanı geldiğinde başrolü kapan figüranlar gibi.
Beklentiler büyük olduğunda en basit şeyler gözünüze çok önemsiz görünüyor ya; işte aslında çözüm onlarda olabilir demek istiyorum.
Beklentilerinizi düşük tutun demiyorum, çarpıtmayalım. Sadece sürekli yukarı bakarak bakış açınızı daraltamayın, geniş tutun diyorum. Geniş olsun ki ferah olun. Daraltmayın kendinizi diyorum.

Kendime de diyorum...

"Evet hatırladım
Küçük basit şeyler
Yetiyor kederlenmeye
Ya mutluluğa"  
Cahit Zarifoğlu


Ve bazen orada öylece tek başına duran küçük bir oy pusulasının... (ay dayanamadım!)