Bir yazı yazdım, ortalık birbirine girdi (bkz: Kusmak). Hayır, benim takıldığım; insanların kafasında "acaba?" oluşması. Acaba yapar mıydım böyle bir şeyi? Valla dürüst olalım: bilmiyorum. Kafam o kadar bozuk ve canım o kadar sıkkındı ki bunu yazarken; eğer yazmak yerine o akşam gerçekten çıkıp bir bara gitmiş olsaydım ne olurdu, bilmem. Bundan iki yıl önce olması gerekirken bile bir şey olmadıysa sanırım yine olmazdı. Neden? Çünkü:
Benim otokontrol mekanizmam, bütün hislerimden, isteklerimden, tutkularımdan ve arzularımdan güçlü olabiliyor. Aşkından öldüğüm bir adama, tam aşkından öldüğüm sırada "hayır" demiştim -ki iyi ki demişim- de kendime inanamamıştım. Ama neden sonra zamanın bir yerinde, benim içimden başka birinin çıkmasına neden olan bir adama tam ne diyeceğimi düşündüğüm sırada O, bütün soruları geri çekti -ki iyi ki çekmiş-, ben de cevabımı kendime sakladım. Ve hatta başka bir zaman diliminde benim daha soru bana sorulmadan "evet" dediğim bir an vardır ki orada da ortada soru yokmuş aslında... Böyle arka arkaya dizince onlarca örnekmiş gibi durmasına da lüzum yok; toplamı bir seferde saydık sadece. Kendince doğruları olan her şanssız insan gibi ben de onların efendisi olmaktan kölesi olmaya doğru geçiş yaptım sonunda galiba.
Kısacası tamam, bu bir yer ve zaman sorunsalı bence. Doğru cevap diye bir şey yok ama doğru soru diye bir şey var. Doğru soruları soran bir adam varsa eğer bu yer kürenin durduğum yere yakın bir yerinde; ben de kendimce cevap verebilirim belki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder