Sevgili blog,
Bir bardak demlenmiş çayın yerini tutabilecek bir şey icat edilene kadar İsviçreli bilim adamlarını dikkate almamaya karar verdim. Zaten onlarda beni kaale almıyorlar. Alsalar bugüne kadar kokmayan çamaşır suyunu icat ederlerdi. Çok mu zor! Çok mu zor? Yıl olmuş 2012, pehhh!
Bugün Zafer bayramı dolayısıyla tatildik. Tatil dolaylı bile olsa tatildir, iyidir, güzeldir, kutsaldır. Hele de benim gibi henüz kullanılamamış izin ve gidilemememiş tatiller nedeniyle şişmiş şahsiyetler için saksjaljkaljljdslajds......... uzatmayalım. Çok uzadı zaten. Lan aylardan Eylül oldu ya! Ben Çeşme'yi özledim. O da beni özlemiştir. Özlemiştir bence ya...Beni bi tanısanız siz de özlersiniz.
Neyse, çamaşır suyundan buraya nasıl geldik? Şöyle; elimizdeki tek tatil gününü evimize adadık.
Hafta içi tatil verilmesi; biz çalışanlarda bir tür ambale durumu, bir tür buldumculuk yaratıyor.
Sabah saat altıda geceden kapatmadığınız telefonun alarmı çalar. Onu -hayır, sinirle değil; gayet zevkle- kapatırsınız. "Geri zekalı saat ne olacak" edasıyla onu kenara atar (çok kenara atınca yere düşüyor yalnız, sonra kalk onu yerden al falan uyku piç oluyor o yüzden insan gibi kenara atın), kaldığınız yerden uyumaya devam edersiniz. Saatin normalde günün ikinci kahvesini içtiğiniz saate denk geldiği yerde uyanırsınız. Ah nasıl bir hazdır o! O yatakta gerinmeler, yuvarlanmalar, bir hareket bir neşe, hey be! Cumartesi-Pazar da uyuyoruz ben de biliyorum. Ama bu aynı şey değil. Tabi ki değil. O zaten var ama bu yok. Anladığınızı varsayıyorum çünkü baya saçma anlattım. Demem o ki bütün günü "ee şimdi ofiste olsak bu saatte yemek yiyorduk, şimdi ofiste olsak bu saatte üçüncü toplantıdaydık" şeklinde saatlerin ileri alındığı günü sürekli bir önceki günle tartan eleman kafasında olursunuz.
Şimdi koca gün bizim ya; ne yaptık dersiniz? Ne yaptım? Evi temizledim. Bilmem kaçıncı temizlikçi abla tarafından da ekildiğim (hatırlarsanız bunun da ablasının kızı evden kaçmıştı) için yüz bilmem kaş metre (ev biraz büyük biliyor musunuz söylemesi ayıp) karelik ev elimize bakıyor. (Kaç metre yerine kaş metre yazmışım. Gördüm ama düzeltmiyorum. Kaş ya... ) İşte o temizlik yine çamaşır suyu kokusu ile bitti ve ben akşama kadar çıkmayacak yine derken; gitti. Nasıl mı? Yerini sarımsak kokusu aldı. Ben evde kalınca böyle oluyor işte demek ki.
Siz onu bunu boşverin, tenis oynayacak yer bulduk bugün. Önümüzdeki günlerde üzerimde beyaz mini eteğim, kafamda bandım, bileklerimde havlu bilekliklerimle önünüzden raketimi sallayarak geçeceğim. Hazır olun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder