4 Temmuz 2011 Pazartesi

KIRIK YUMURTALAR


"Başkası var"
Dedi... Deyiverdi, öylece deyiverdi. Cümle çok anlamsız! Ne demek ki bu? Başkası var. Neyin başkası? Benden başkası mı yok bundan daha başkası mı? Ohoo daha başka neler neler var gibi bir başka mı yoksa sureti falan olan gayet canlı kanlı bir başka mı? Dayanamadım sordum: "Ne yapıyorsun o başkayla?"
Yüzüme, ona, Moskova nın nüfusu kaç diye sormuşum gibi baktı ya da insan vücudunda kaç kemik vardır? Yersiz ve o an için tamamen gereksiz bir soruymuş gibi yani. Aslında bence cevabı en gerekli soru buydu. Ne yapıyordu o başka ya da başkası, işte her ne boksa onunla? Benimle yapamadığı ne yapıyordu? Ah belki de aradığım cevap sorduğum sorunun eyleminde gizliydi: yapamadığı değil benimle yapmadığı ne yapıyordu onunla? Ne zaman vaz geçmişti artık benimle bir şeyler yapmak istemekten? Bir şeyleri benimle yapmaktan zevk almayı bırakalı ne kadar olmuştu? Mesele sadece sevişmek değil. Ondan zevk almayı bırakmak bu kadar koymazdı sanırım. Mesele diğerleri... Benimle konuşmadığı ne konuşuyordu onunla? Şu şirkette ki şirret muhasebe müdürü kadınla ilgili dedikoduları ona mı anlatıyordu ya da bir türlü bitmeyen proje yüzünden bilgisayar destek departmanı ile nasıl papaz olduğunu? Artık sabahları bana hangi kravatı takayım diye sormadığına göre, ona mı soruyordu? Çoğu akşam eve tok karınla gelmesinin ve beni sofrada yalnız başıma yemek yemeye mahkum etmesinin nedeni onunla yemek yemesi miydi? İyi de neden? Neden? Zaten madem benimle yemek dahi yemek istemiyorsa artık; neden geliyordu ki eve? Nasıl yatabiliyordu yanımda? Nasıl öpebiliyordu beni? Ne zaman düşürmüştü o mideyi bir yerlerde?
"Planlı bir şey değildi, birden oldu" dedi ki bu zaten tam bir saçmalıktı. Planlısı nasıl oluyordu ki bunun? Hım, şimdi karar verdim, sevgilimi aldatacağım, o yüzden bir plan yapmalıyım. Öncelikle bir kadın bulmalıyım. Evet, böyle böyle yapmalıyım. Delirdik mi ya! Planlı değilmiş miş.Ah keşke bir de planlı olsaydı psikopatça...
Bazı geceler mesaiye kalırdı ve bana mesaj atardı işyerinden. Ya da mail gönderirdi hala çalıştığını ispatlar gibi. Halbuki düşündüm de aynı telefonla birden fazla kişiye mesaj göndermek ya da farklı sekmeler açıp birden fazla insana mail göndermek çok basit bir işlem. E ben neyime güveniyordum? Nasıl emin olabiliyordum ki o anda ilgisinin tek benim üstümde olduğundan? Neymiş, ilişki dediğin şey güvene dayanırmış. Sürekli birbirimizi sorgulayacaksak nasıl bir arada kalırmışız? Sorgulamadık ta ne oldu bak! Hey Allahım ya...
Neyse, artık söylenecek bir şey yok. Olan olmuş. Yani intikam almaya çalışmak, "dur bir dakika ben de bi seni aldatayım" yapmak filan gerkesiz. İlk on dakikalık sessizlikten sonra buzdolabını açıp ne kadar yumurta varsa hepsini kafasına fırlatmıştım. Ki şimdi düşününce bu da çok gereksiz bir hareketmiş. Çürük çarık falan değil, tertemiz yumurtalar. En azından bir 4 tanesini isabet ettirdim biliyorum. Sonrasında koşarak mutfaktan çıktığı için kalanlar daha çok duvar ve kapıda yoğunlaştılar. Bende bir saat boyunca oraları çamaşır suyu ile silmek zorunda kaldım. Neymiş, bu bile bana eziyetmiş!

1 yorum:

  1. seni okumakdan her zaman zevk aldım ve her zaman edecekmişim gibi görünüyor:)

    sem

    YanıtlaSil