27 Haziran 2011 Pazartesi

BARİKA VE AİLESİNİN MACERALARI VOL.1



Barika ve ailesi düğünde...

Bizim araba daha doğrusu eski araba, bilmiyorum kaç model. Ama en azından 4 basamaklı sayılarda ve 20.yy da yapıldığı kesin. Onun dışında, ben de emin değilim.
Cumartesi akşamı, bir akşam önceki kınadan ayak tabanlarıma yapışan ağrıya rağmen yine de azimle giydiğim siyah, topuklu ayakkabılarım ve asimetrik bir şekilde savrulan turkuaz rengi elbisemle (bak çok ciddiyim) neredeyse güzeldim. Bizim meşhur "uçan düldül" ün arkasında 4, içinde toplamda 6 kişi olarak "haydi düğüne" nidasıyla yola koyulduğumuzda her şey çok normaldi. En azından bize göre normaldi.
Bu arada, hani bir kere demiştim sanırım; insan arkadaşlarını değilde artık arkdaşlarının kardeşlerini evlendirmeye başladıysa hakikaten bir tuhaf oluyor. Yahu bunlar daha dün çocuk değil miydi? Lisedelerdi, ben hatırlıyorum. Biz sabaha kadar oturup lak lak ediyorduk, onlar büyüyordu. Aşık oldular, terkettiler, terk edildiler, okul bitirdiler, askere gittiler, geldiler, iş buldular, iş kurdular, sevdiler, sevildiler. De ne zaman, ne ara yaptılar bunca şeyi? Daha çocuk gibilerdi, sakallı falan kocaman adam oldular. Ama hala çocuk gibi bakıyorlar. Valla ya...
Neyse... Biz Gaziemir e doğru otobandan basarken (ne basması arkadaşım, araba en fazla 70 km hız yapıyor zaten, abartmayalım) tam yolu ortaladığımız yerde önce bir çatırtı sesi geldi. Hemen akabinde çuturtular ve hırıltılar eşliğinde canım araba lök dedi kaldı yolun ortasında! Hemen arkasından en azından bir 100 km hızla gelmekte olan onca arabanın vızırtısının arasında kalınca o da biz de bir tuhaf olduk. Güç bela yan tarafa doğru aldık kendisini son nefesini verirken. Ah o son, böğründen kopan hırıltı yok mu...
Tabi biz filozof kuzenimle beraber saf saf otobanın ortasına o mini elbiseler, topuklu ayakkabılar ve kırmızı rujla inince "ezikböcek" delirip; gözünü pörtleterek "binin o arabayahehwrkelgfbkrdbgvgfb" şeklinde bir şeyler bağırdı. Aslında gayet iyi niyetli bir şekilde inmiştik halbuki. Hani araç durdurmak felan gerekir.
O kadar insanın içinde tabi ki Gamzemi aradım hemen. O da, o kadar insanın içinde organizasyon yaparak müstakbel eniştemizi de gönderdi bizi almaya. Sonuç: valla sağsalim gittik biz düğüne. Sonrası malum; yüzümüzde eblek bir gülümseme ile yeni çifti izleme (gelinin üçüncü kuşaktır nakledilerek giydiği hatıra gelinliğe bayıldığımı belirtmeliyim), her oyun havasında görev aşkıyla piste fırlama, bir gecede en çok misket oynama rekoru kırma, gecenin finalinde ayakkabıları davulcunun yanına bırakıp yalın ayak halay çekme, vesaire. Ayrıca söyleyeyim eğer bir düğünde bir masada 6 dan fazla erkek oturuyor ve hepsinin önünde kola bardağı duruyorsa, o kola değildir. Zaten kola olsa adam piste giderken sekiz çizmez. Ve ayrıca çok konuşan erkek iticidir. İterim, itemezsem kendimi geri geri iterim. İteyim zaten.
İşte böyle, bir düğünü daha atlattık. Yeni çifte mutluluklar diliyoruz. Bizim düldüle de Allahtan rahmet...

1 yorum:

  1. güzel bir gündü sütkardeş =) o günkü desteklerın ıcın tekrar tesekkürlerimi sunuyorum=)...

    YanıtlaSil