14 Ocak 2011 Cuma

KÜÇÜK KARDEŞ

Ben bundan bilmem kaç ay önce -ki aslında 150 gün önce oluyor- bir yazı yazmıştım "kardeşi askere giden abla sendromu" diye. Kardeşin askerliği bitince sendrom da bitti ama bu seferde kardeşin derdi başka. Onun derdi, benim derdim; sanki dertsiz ya başımız bu da yeni derdimiz. Ailecek hayal kırıklığından muzdaribiz. Ama işte insanoğlu böyle böyle öğreniyor ev nerede, köy nerede ve en önemlisi kim nerede? Hayatta hiçbir şey bizim sandığımız gibi değil. Herhangi bir şeye sabitlenmek ya da herhangi bir şeye bağlanmak iyi bir şey olabilir. Özellikle de benim gibi artık bu konuda yeteneğini yavaş yavaş kaybeden veya sabitlerini yavaş yavaş kaybeden birine hoş görünebilir. Ama zor, çok zor. Aslında o kararı vermek mi yoksa o kararı vermeye neden olacak kişiyi bulmak mı daha zor işte ondan emin değilim. Ben bulamadım, bulduğumu sandığım her seferde yanıldım ve aramayı da bıraktım. Çünkü alınan ders şudur: benim, bu konularda algılarım fena halde kapalı. Yani insan etrafında olanları bu kadar mı yanlış anlar? O yüzden ben bıraktım. Ama benim benden beş yaş küçük olduğu halde hep benden beş yaş büyük akla sahip olan kardeşimin algıları da hep benden daha iyidir. Kararma var biraz, biraz sislenme, belki görüş biraz bulanık bu aralar ama gel gör ki malzeme hala sağlam. Çıkış yolunu bulacak olan zaten gözler değil gözlerin arkasında ki kısım. O yüzden benim şüphem yok en kısa zamanda havanın açılacağına. Güneş, sanılandan erken açar böyle durumlarda

2 yorum: