12 Eylül 2011 Pazartesi

SAHİL KASABASI FANTEZİSİ


Elimi ayağımı çekeceğim her şeyden, gidip bir sahil kasabasına yerleşeceğim geyiklerine oldum olası inanmam. Yok efendim "çok bunaldım bu kaostan, bahçemde domatesimi biberimi yetştirmek istiyorum, belki resim de yaparım (herkesin içine sanatçı kaçıyor zaten böyle durumlarda) hatta heykel bile yaparım, kimseyle uğraşmak zorunda kalmam, trafikten de kurtulurum"... E neden duruyorsunuz? Hayır ben duruyorum çünkü ben yerleşemem. Mümkün değil. Bunca sene büyük şehirde yaşadıktan sonra ve tatillerini bile sakin, ıssız yerlerde geçiremeyen biri olarak vallahi mümkün değil. Hadi diyelim gittik, hadi diyelim kaldık bir hafta, hatta hadi sizin güzel hatırınız için 10 gün olsun, e sonra? Deniz aynı deniz, orman aynı orman, kumsal aynı kumsal. Bi carettalar bi de siz. Aman ne güzel! Gelen giden olur, olmaz değil. Yazlık yerde yaşayanın misafirinin eksik kaldığı mı görülmüş? Geçerken uğrarlar, hafta sonu bir kaçıp sizi göreleri gelir, epeydir görüşmüyorduk bari yazlıkta görelim dedik derler, bitmez… E ama onlar gider siz yine kalırsınız. Sonra kış gelir, sahil kasabasında kış yaza hiç benzemez. Ben bir Karadeniz sahil kasabasında büyüdüm. Bizde hava hep kapalıydı, hep serin. Yazın bir on beş gün, 25 derece falan olurdu biz de koşarak denize girerdik. Bilen bilir, Karadeniz soğuktur da ısınmaz öyle kola kolay. Belki o yüzdendir benim hiç sıcak denizi sevmemem. Banyo suyu gibi, ne o öyle! Oradan bilirim biraz işte, bir de kışın birkaç kez Bodrum a gittiğimden bilirim. Dükkanların yarısı kapalı, mekanlar bomboş, in cin durumları. En komiği de gece çıkmak.


Hadi diyelim zaten aradığımız bu, e ne yapacağız? Sabahları sahilde yürüyüş, öğlenleri biraz şekerleme ( ki nefret ederim öğlen uykusu denen geyikten, hayatta da uyuyamam), akşam üstüne doğru ahşap boyama ile makrome arasında bir şeyler, akşam yemeğinde zeytin yağlı fasulye (bak buna hiç itirazım olmaz işte!). E tamam da nereye kadar? Ben sıkılırım hatta sıkılmam, patlarım. Nerede kocaman kalabalık masalar, gürültülü kahkahalar. Hep cadde üzeri evlerde oturduk biz, ta ki son üç yıla kadar. Kulağıma nasıl da sessiz geliyor mahalle! Tekerlekli valizimi çeke çeke geldiğim sabah saatlerinde ya da balkonda oturup hararetli hararetli tartışırken geceleri… Bir rahatsız etmişlik, bir uyku kaçırmışlık duygusu oluyor bende.

Yok işte yapamam. Ayrıca öyle yerler arada bir gidince kıymetli. Hep orada olunca nereye gitmek isteyeceksiniz? Ne yapalım ben de domatesi saksıda yetiştiririm, balkonum var benim. Hem de güneşli güneşli…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder