Az önce tam eve girerken dış kapının önünde ki kedinin yüzünde gördüğümü varsaydığım hüzün gerçekse; çok fena...
Evden içeri girer girmez ilk işim buzdolabına gitmek oldu ki yiyecek bir şeyler bulup ona vermek için aşağı ineyim, hem de bu bahaneyle sevivereyim. O bana kaşlarını düşürüp K.Emrah gibi bakan kafasını okşayıvereyim. Verdiklerimi yerken bende onun yemek keyfini kaçırmak pahasına ellerimi kulaklarının arasında gezdirivereyim.
Ama dolapta domates, salatalık ve dere otu vardı. Bir de Fransa dan gelen katil hardal! Bundan sonra her akşam eve dönerken bir kutu süt alacağım. Böylece hem benim kemiklerim gelişecek hem de içimin bu sızısı dinecek. Yine de aşağı inip onu sevmeliydim. Ne de olsa sevgiyi henüz pastörize edip, bir kutuya koyup satmıyoruz. Belki de satıyoruzdur. Ama pastörize etmeden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder