Bir zamanlar yazmışım, kenarda kalmış, unutmuşum. Buldum, çıkarayım dedim saklandığı yerden:
"Hayal kırıklığı ne menem birşeydir bilir misiniz? Bilirsiniz tabi ki, herkes bilir. O zaman o kırıklar ne biçim batar, nasıl can yakar onu da bilirsiniz. Hele de hani bazen kırılmak bir yana tuzla buz olurlar ya, o zaman elinizi nereye koysanız, ayağınızı nereye bassanız batar. Batar, kanar, acır, yanar, çıkmaz meret, yürür damardan yukarı, sol tarafa kadar. Yerini bulur yerleşir, yerini açar, etrafını genişletir.
Tam toparlamıştım parçaları, japonlarla yapıştırmıştım. Daha ellerimden yapışkanı bile çıkmamıştı parçaların ki bir kağıt rüzgar esiverdi, çarptı yine parçaladı! Vallahi toplayamam tekrar! Ne halim var artık ne de parçaların hepsi tamam. Eksikler her parçalanışta arttı. O kadar çok boş yer var ki şimdi; yerlerine koyacak yama bile yok.
Her mektup okunmamalı, saklanmamalı, her kart, her kağıt parçası çekmecede tutulmamalı, yok edilmeli, yakılmalı. Neden? E söz uçar, yazı kalır ya ondan. Sözler havada asılı kalır, kağıtlar elinizde. "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder