O kadar çok şey konuştuktan sonra normalde insanın aklında hiç soru kalmaması gerekir ama bende tam tersi oluyor. Daha çok soru doluşuyor aklıma. Çünkü bu sefer farklı bir yerden bakmayı öğrendiğim için olacak, farklı sorulara takılıyorum.
İkinci otuz beşliğe geldiğimizde (yoksa gelmeden miydi) bizzat açtığım konu; bana yol, su ve elektrik olarak geri döndü. Ne demek bu? Şu demek: zaten çok fazla inanmadığım ve güvenmediğim siz erkeklere, inanmamak ve güvenmemekte ne kadar haklı olduğum bir kere daha tescillenmiş oldu. Hem de bir erkek tarafından! Buna itiraf da diyebiliriz, açıklama da. Kendinizce bir mantığa oturttuğunuz ve neredeyse haklı olduğunuza benim bile (e siz o kadar inanıyorsunuz ki) inanacağım bir iddia:
“Aldatmayan erkek yoktur!”
Çok kısa özetlemiş olabilirim ama iki saatlik masa sohbetinin ayrıntılarını burada yazmaya gerek yok. (ama Nevizade bayasını canlı canlı dinledi). Bir takım istisnalar hariç –ki bazılarını gerçekten ben de tanıyorum- bu genel kural, dün gece itibariyle masadakiler tarafından onaylandı. Benim bütün o safça sorduğum “iyi ama neden?” sorularının neden olduğu açılım ise daha da garip: aldatmak ama kime göre? Buradan öğrendiğim de şu: bir kadının aldatma anlayışı ile bir erkeğin ki arasında da fark var. Erkekler seksi; doğa ana tarafından (maalesef) bedenlerine işlenmiş zaruri bir ihtiyaç olarak görüyorlar. E ne yapsın tabi onlarda? Mecburen bu “açlığı” gidermek zorundalar. Kiminle ya da ne şekilde giderdiklerinin hiçbir önemi yok. Sonuçta olay tamamen içgüdüsel! Yani konu sadece seks olduğu sürece eylem aldatma adı altında değil daha çok ihtiyaç giderme adı altında yargılanıyor. Ha ne zaman ki işin içine az biraz his, duygu, beğeni vesaire giriyor; o zaman inceden bir vicdan azabı, ufaktan bir “ulan ben ne yapıyorum” hali başlıyor. Yani ancak o zaman aldatıyor sayıyorlar kendilerini. Diyorlar… Sağ olsunlar! Benim kafam bunu basmıyor, o ayrı. Ama onlar bu iddiada gayet ciddiler. Ve bunu yapmayan erkek olmadığında da…
Bu durumda şöyle bir konuşma:
- Hayatım, beni hiç aldattın mı?
- Saçmala kızım, o nereden çıktı?
Aslında şöyle olmalı:
- Hayatım beni hiç aldattın mı?
- Senden başka birileriyle yattım evet ama saçmalama kızım, o nereden çıktı?
Anlamışım değil mi? Tamam bende bazı şeyleri çok abartalım demiyorum (ben mi?) ama bazı şeylerinde ipini kaçırmayalım. İpi varsa tabi. Yani “bu benim yaratılışım arkadaşım” kadar basit olmasın bari. E bu da benim normal sesim, bağırmıyorum!
İkinci otuz beşliğe geldiğimizde (yoksa gelmeden miydi) bizzat açtığım konu; bana yol, su ve elektrik olarak geri döndü. Ne demek bu? Şu demek: zaten çok fazla inanmadığım ve güvenmediğim siz erkeklere, inanmamak ve güvenmemekte ne kadar haklı olduğum bir kere daha tescillenmiş oldu. Hem de bir erkek tarafından! Buna itiraf da diyebiliriz, açıklama da. Kendinizce bir mantığa oturttuğunuz ve neredeyse haklı olduğunuza benim bile (e siz o kadar inanıyorsunuz ki) inanacağım bir iddia:
“Aldatmayan erkek yoktur!”
Çok kısa özetlemiş olabilirim ama iki saatlik masa sohbetinin ayrıntılarını burada yazmaya gerek yok. (ama Nevizade bayasını canlı canlı dinledi). Bir takım istisnalar hariç –ki bazılarını gerçekten ben de tanıyorum- bu genel kural, dün gece itibariyle masadakiler tarafından onaylandı. Benim bütün o safça sorduğum “iyi ama neden?” sorularının neden olduğu açılım ise daha da garip: aldatmak ama kime göre? Buradan öğrendiğim de şu: bir kadının aldatma anlayışı ile bir erkeğin ki arasında da fark var. Erkekler seksi; doğa ana tarafından (maalesef) bedenlerine işlenmiş zaruri bir ihtiyaç olarak görüyorlar. E ne yapsın tabi onlarda? Mecburen bu “açlığı” gidermek zorundalar. Kiminle ya da ne şekilde giderdiklerinin hiçbir önemi yok. Sonuçta olay tamamen içgüdüsel! Yani konu sadece seks olduğu sürece eylem aldatma adı altında değil daha çok ihtiyaç giderme adı altında yargılanıyor. Ha ne zaman ki işin içine az biraz his, duygu, beğeni vesaire giriyor; o zaman inceden bir vicdan azabı, ufaktan bir “ulan ben ne yapıyorum” hali başlıyor. Yani ancak o zaman aldatıyor sayıyorlar kendilerini. Diyorlar… Sağ olsunlar! Benim kafam bunu basmıyor, o ayrı. Ama onlar bu iddiada gayet ciddiler. Ve bunu yapmayan erkek olmadığında da…
Bu durumda şöyle bir konuşma:
- Hayatım, beni hiç aldattın mı?
- Saçmala kızım, o nereden çıktı?
Aslında şöyle olmalı:
- Hayatım beni hiç aldattın mı?
- Senden başka birileriyle yattım evet ama saçmalama kızım, o nereden çıktı?
Anlamışım değil mi? Tamam bende bazı şeyleri çok abartalım demiyorum (ben mi?) ama bazı şeylerinde ipini kaçırmayalım. İpi varsa tabi. Yani “bu benim yaratılışım arkadaşım” kadar basit olmasın bari. E bu da benim normal sesim, bağırmıyorum!
Bunu yapmayan erkek olmadığını söyleyen erkek değildir... Aldatcağın hatun'la neden beraber olasın ki zaten !!! Allah yazdıysa bozsun !!!
YanıtlaSilNe bileyim aldatma denilince başa bir erkege yan gözle bakması bile bana göre aldatma sayılır tabi ben bazen iç güdüsel olarak bakmam önemsemem
YanıtlaSil