Yazmamaya karar vermiştim bloglar açılana kadar. Sonra dedim ki ne önemi var? Aklımdan her gün onlarca cümle geçiyor hatta bazen baya baya paragraflar yazıyorum kafamdan ama sonra hepsi uçup gidiyor. Benim meşhur "dory" hafızamdan tersi beklenemez zaten.
Hava burada 20 küsur derece, beni yemeseler bile etrafımda dönen sivrisinekler var, arka fonda Aylin Aslım "aşk geri gelir" diyor. Bilmem gelir mi? Gitti yine. Zaten böyle bir kaç senede bir gelip gitmezse olmaz. Komik olan; gittiğinde sanki hiç burada değilmiş gibi oluyor. Sanki hiç gelmemiş, hiç ayağını bacağını orta sehpaya uzatıp oturmamış, kanepeye yayılmamış, yemeklerin üstünden hiç tırtıklamamış gibi oluyor. Bir zamanlar var olduğu yerde şimdi hiçbir şey yok ama bir zamandır artık rahatsız da etmiyor bu boşluk. Ha sanki ben değilim kendine ait her şeyi kendinden öteye iteleyen zamanında. Bu ne hızlı silmedir yahu! Demiştim muhatabına da; benden beklenmedik bir hızda silebilirim silmeye karar verdiklerimi. Silmem gerekenleri değil, çünkü; gerekçeden öte benim bizzat kendi kararım gerekiyor silebilmek için.
Yoksa hala aynı yerde olduğumuz, hala etrafında döndüğümüz, hala "acaba" lar yüklü hikayelerimiz var, yok değil. Belki bir gün onları da silmeye karar veririm. Benim eşiklerimin yükseklikleri biraz tuhaftır, malum.
Ama mesela ben Digitürk ü sildim defterden! Buraya nasıl atladık demeyin atladık işte. Düğüm yeri biraz garip durdu evet ama bağladım ben tamam, çekiştirmeyin artık, açılmaz, sağlam. Yahu, ayıp değil mi? Ne yapalım yani? Onlarca konu, yüzlerce cümle, binlerce kelime içimizde mi dursun? Göğe mi bağıralım? Hani "söz uçar, yazı kalır" dı. Yoksa ondan mı oldu aslında bunlar. Böyle bir zamandan beri insanlar şunun bunun, onun bunun hakkında yazıyorlar diye mi oldu? Ya da ben paranoyak mı oldum? Yahu, olacak iş mi bu? Bak yine sinirlendim. Sildim zaten kardeşim! İptal ediyorum! Siz de edin. Ettirin. Etmeyeni bloklayın. Hayır blog değil, bildiğiniz blok...
Hava burada 20 küsur derece, beni yemeseler bile etrafımda dönen sivrisinekler var, arka fonda Aylin Aslım "aşk geri gelir" diyor. Bilmem gelir mi? Gitti yine. Zaten böyle bir kaç senede bir gelip gitmezse olmaz. Komik olan; gittiğinde sanki hiç burada değilmiş gibi oluyor. Sanki hiç gelmemiş, hiç ayağını bacağını orta sehpaya uzatıp oturmamış, kanepeye yayılmamış, yemeklerin üstünden hiç tırtıklamamış gibi oluyor. Bir zamanlar var olduğu yerde şimdi hiçbir şey yok ama bir zamandır artık rahatsız da etmiyor bu boşluk. Ha sanki ben değilim kendine ait her şeyi kendinden öteye iteleyen zamanında. Bu ne hızlı silmedir yahu! Demiştim muhatabına da; benden beklenmedik bir hızda silebilirim silmeye karar verdiklerimi. Silmem gerekenleri değil, çünkü; gerekçeden öte benim bizzat kendi kararım gerekiyor silebilmek için.
Yoksa hala aynı yerde olduğumuz, hala etrafında döndüğümüz, hala "acaba" lar yüklü hikayelerimiz var, yok değil. Belki bir gün onları da silmeye karar veririm. Benim eşiklerimin yükseklikleri biraz tuhaftır, malum.
Ama mesela ben Digitürk ü sildim defterden! Buraya nasıl atladık demeyin atladık işte. Düğüm yeri biraz garip durdu evet ama bağladım ben tamam, çekiştirmeyin artık, açılmaz, sağlam. Yahu, ayıp değil mi? Ne yapalım yani? Onlarca konu, yüzlerce cümle, binlerce kelime içimizde mi dursun? Göğe mi bağıralım? Hani "söz uçar, yazı kalır" dı. Yoksa ondan mı oldu aslında bunlar. Böyle bir zamandan beri insanlar şunun bunun, onun bunun hakkında yazıyorlar diye mi oldu? Ya da ben paranoyak mı oldum? Yahu, olacak iş mi bu? Bak yine sinirlendim. Sildim zaten kardeşim! İptal ediyorum! Siz de edin. Ettirin. Etmeyeni bloklayın. Hayır blog değil, bildiğiniz blok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder