12 Mart 2011 Cumartesi

8,9...

Bu hayatta ödümün patladığı iki şey var: biri çekirgeler. Yazarken bile tel tel geriliyorum. Nedenini bilmiyorum, mantıklı bir açıklaması yok ama sevmiyorum. Korkuyorum. Ben korkuyorum ya, yıllar önce bir kır yürüyüşünde ayağımı bastığım yerden irice bir tanesi sıçrayıp tam alnıma çarpmıştı. Nasıl oldu da bayılmadım o gün bilmiyorum. Ama mesela şu anda bunları yazarken kaşınıyorum. Of hem de nasıl!
Her neyse ikincisi de: deprem. O kadar korkuyorum ki; donup kalıyorum. Hatta kalakalıyorum. Böyle çizgil filmlerde soğuktan donan karakter gibi kalıp halinde bir yerden bir yere taşınabilirim mesela. Tamam vakt-i zamanında yaşadığım yer nedeniyle depreme biraz bağışıklık kazanmış olmalıyım ama yapmayın, insanlar bağışıklık kazanırlarsa onun adı zaten korku olmaz.
Ben taşınmadan hemen önce, şehirde aynı gün içinde ard arda 5 şiddetlerinde depremler olmuştu. Ben kendimi bir yere atamadığım, daha ziyade ellerim masanın ahşabına, kıçım da koltuğa kaynamış bir halde olduğum yerde oturduğum için, arkadaşım beni resmen sürükleyerek dışarı çıkarmıştı. Bin bir zorlukla merdivenlerden inip nihayet sokağa çıktığımızda dışarı attığım ilk adımın tam önünde gri, kocaman bir çekirge duruyordu. Tanrının beni sınadığı günlerden biri! Sanırsın orman kenarında çalışıyoruz. Yahut kırsal alanda. Ya orası şehrin en işlek caddesi. Göbeği, kalbi, vesairesi. Ne işi var elim kadar zıplama meraklısı gereksiz hayvanın orada? Ya da neden o gün? Artçı kalp krizi geçirmiştim resmen.
Neden anlattım bunları? Çünkü benim hayal gücümün bile sınırlandığı bir yer Japonya da ki deprem. Yani ben hayal edemiyorum bir yer nasıl bu kadar büyük bir şiddetle sallanabilir? Her Türk gibi sakın ha "ya bizde..." ile başlayan cümleler kurmayın, gerek yok. Olmaz öyle şey. Tanrı her ülkenin dağına göre kar veriyor. Bakınız: neden bizim ülkemizde tsunami ya da hortum-kasırga felaketleri yaşanmaz? Onlar yaşanacak olsa bizim ülkeyi hiç kurmamıza gerek yoktu da ondan. İşte bizim baş edemeyeceğimiz kardan neyse ki bize yağmıyor da ama bu da her dağa fazla gelecek bir kar kardeşim ya!
Bununla ilgili gördüğüm en iç acıtan ama en sade vurguyu bir illüstratör yapmış. Ben bugün tanıdım, tanımayanlarda tanısın: Aled Lewis. Buyurun buradan bakın resme: http://aledknowsbest.com/post/3789083303

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder