13 Kasım 2011 Pazar

UZUN YAŞAMANIN SIRRI!

Son kullanma tarihini iki gün geçmiş yoğurdu yersen ölür müsün? Bence ölmezsin. Karşı kaldırımda ki kuaförden eve gelene kadar "soğukmuş be" derken birden tam boğazında beliriveren yumrudan da ölmezsin. Biz Türkler ölmeyiz, bize bi bok olmaz. Bize soğuk, sıcak, kene, aids, kuş gribi, bakteri, virüs, sel, deprem vız gelir. Biz var ya biz, ah bizi kesseler acımaz. Çayımıza radyasyon, etimize deli dana, sütümüze bilmem ne bulaştığında ölmedik. Yurt dışına satamadığımız bakteri manyağı ne varsa yurt içine sürdük, yedik, içtik, ölmedik. Kuş gribi yüzünden millet maskelerle, eldivenlerle dolaştı başka yerlerde; biz öpüşüp koklaştık yine ölmedik.
Ben bunun sırrı nedir acaba diye merak eder dururdum sonunda buldum: biz Türkler, normal insanların ölebileceği şeylerden ölmeyiz de ölünmeyecek şeyden ölürüz. Mesela; şofben zehirlenmesi. Bunun olduğu başka bir ülke daha yok sanırım. Bakınız: koca dayağı. Büyük deprem sonrasında olan bir artçı depremde yıkılan binanın altında kalmak. Olmadı mesela sokakta açılıp unutulmuş bir çukura düşmek. Trafik kuralları yerine orman kanunlarının geçtiği İstanbul'da trafiğe çıkmak. Ya da bayram seyranda tatile arabayla gitmek. Kız başına sokakta yürümeye kalkışmak. Ailenden habersiz yanlışlıkla bir adama aşık olmak. Yılbaşında Taksim'e gitmek. Maç ertesi sokağa çıkmak hatta ne sokağı, balkona çıkmak. Kendini Türk doktorlarına koşulsuz emanet etmek, gözünü alacaklarını sanırken rahmini zor kurtarmak ya da tam tersi. Polise gitmek, polise yakalanmak, polise cevap vermek, polise işi düşmek. Bir şeylere, ters giden bir şeylere karşı çıkmak, sesini çıkarmak, sesini yükseltmek, ses etmek. Elini suya sabuna değdirmek, taşın altına sokmak. Eylem sırasında eylemci olmasan da eylem alanının 500 metre çevresinde bulunmak.
İşin sırrı bu işte. Siz normalde hakkınız olduğunu ya da normal olduğunu sandığınız şeyleri yaparken anormal bir dikkat gösterirseniz hakkaten size bu ülkede hiçbir şey olmaz. Aslansınız, koçsunuz, kesseler acımaz!

1 yorum: