25 Ağustos 2010 Çarşamba

YANKI

Herkesi olduğu gibi kabul edebilmek. Ama gerçekten kabul edebilmek. Kabul edermiş gibi yapıp değişmesini beklemek ya da değiştirmeye çalışmak değil, sadece kabul edebilmek. Edemiyorsak orada durmamak ve gitmek. Yok kalacaksak da adam gibi kalmak. Herşeye ve herşeyine rağmen. İçinde olanlardan ve dışarıdan kuşatanlardan korkmamak, kaçmamak. En kötüsünde, en iyisinde olduğundan farklı olmamak. Öfkesinin yarattığı tufanda ayakta kalabilmek. Nefretinin yarattığı duvarın çatlaklarından sızabilmek. Sel gibi alıp götürse de seni; sadece akıntıya bırakmak kendini. Teslimiyetten ötesi. Dayanmak ya da katlanmak değil asla! Zaten ucundan tutuyorsan katlanmaktır evet ama iki elinle sıkıca kavradıysan... Tırnaklarını geçireceksin tutunduğun şeye. Çünkü zor olan bu değil, zor olan buraya gelebilmek. Karar verebilmek, tamam diyebilmek. Zor olan tutmak değil; elini uzatabilmek. Bir kere tutunduysam bırakamam ki zaten. Cam kırıklarından da korkmam, o kırıkları toplamaktan da. Ayağımla üzerine basmaktanda korkmam. Nasıl olsa ayağımın altında ki kanları temizleyecektir.
Ama uzaktan seyredemem. İçim götürmez. Yaklaştırmadan yaklaşmamı isteme benden. Ya ses ver ya da sesime yankı ver...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder