Beklenen açıklama:
Bundan bir zaman önce size 5958 km lik bir yazı yazmıştım hani: http://barikaninkuyusu.blogspot.com.tr/2015/01/5958-km.html
Sonra yazdınız, görünce sordunuz (bak böyle şanslı insanlar da var) ya; hah işte orası Bangladeş...
Senelerdir gelip gittiğim, size defalarca hikayeler yazdığım, anlattığım, bu işe başlayana kadar haritada yerini bile bilmezken şimdi orada yaşayan arkadaşlar edindiğim bir ülke oldu. Şimdi de yaşayacağım ülke oluyor.
Zamanlama manidar... Neden derseniz; nüfusuna kayıtlı olduğum bu ülke tarafımızca yaşanıl(a)maz hale getirilmişken;
Her günümüz bir sinir harbi, bir depresyon dalgası ile hırpalanırken,
Artık aşktır meşktir, bu topraklarda umudumuz kalmamışken (ciddiyim la!)
Son zamanların en yoğun karı yağmışken
Behzat Ç bitmiş, televizyonda izleyecek bir şey kalmamışken
İnönü Stadı (evet, oranın adı İnönü Stadı!) hala bit(e)memişken
Gideyim ben de, ne yapayım.
Tamam bütün bu numaralar bir yana, bu karar, cesaret işi diyorsunuz ya bana; değil aslında.
Bence konfor, insanın hayallerinin ya da geleceğinin en büyük düşmanıdır. Gizli düşman... Yaptığınız işin, alacağınız maaşın, gideceğiniz tatilin belli olduğu, günden güne, seneden seneye değişmediği bir hayat; evet, rahattır. Düşünmek zorunda kalmazsınız ya da hesaplamak. Ne olacağı başından bellidir. Eski Brezilya dizilerinde nasıl fakir hizmetçi kızın aslında evin zengin babasının gayri meşru çocuğu olduğu ve sonunda zengin olup diğer zengin çocukla evleneceği başından belli ise; sizin de hayatınız aşağı yukarı bellidir. O konforlu alanı yıkıp dışına çıkmadan bir halt yiyemezsiniz. Bir halt yiyemeden de bir halt olamazsınız. Ha ben bir halt mı olacağım; yok, öyle bir iddiam yok ama bakacağız işte. Belki oluruz. Belki olamayız. Denemeden bilemeyiz ki...
Sırf yeniden kendini anlatmaya üşendiği için artık rutine bağlasa da ilişki, sevgilisinden bir türlü ayrılamayanlar vardır ya hani. Dünyanın geri kalanından -ki nereden baksan 8 milyar insan- kalbini güm güm attıracak olan insan gelip geçiyordur belki ve o durdurmuyordur bile onu. O hesap.
Hani sizin de hayatınızda "lan yapsak nasıl olur" dediğiniz bir şey varsa diye diyorum, hesabı diyorum, isteyin diyorum.
Bu yaşa kadar "denemeden bilemeyiz ki bir deneyelim" diye pişmiş deniz anası yemişliğim bile varken (yemeyin, berbat bir şey) bu şansı denememek de olmazdı. Endişeler, acabalar elbette ki var; olmasa eğlenceli olmazdı. Bırakılıp gidileceklere, arkada kalacaklara bir burukluk elbette ki var, olmasa özlemek nedir unuturduk.
Demem o ki gençler (ve diğerleri), bundan bir buçuk ay kadar sonra "Bangladeş'e Yerleşen Türk Kızın Günlüğü" diye bir blog açarsam şaşırmayın ama beni taşlayın! Şaka şaka, buradan devam, kaldığımız ama bırakmadığımız yerden.
Bundan bir zaman önce size 5958 km lik bir yazı yazmıştım hani: http://barikaninkuyusu.blogspot.com.tr/2015/01/5958-km.html
Sonra yazdınız, görünce sordunuz (bak böyle şanslı insanlar da var) ya; hah işte orası Bangladeş...
Senelerdir gelip gittiğim, size defalarca hikayeler yazdığım, anlattığım, bu işe başlayana kadar haritada yerini bile bilmezken şimdi orada yaşayan arkadaşlar edindiğim bir ülke oldu. Şimdi de yaşayacağım ülke oluyor.
Zamanlama manidar... Neden derseniz; nüfusuna kayıtlı olduğum bu ülke tarafımızca yaşanıl(a)maz hale getirilmişken;
Her günümüz bir sinir harbi, bir depresyon dalgası ile hırpalanırken,
Artık aşktır meşktir, bu topraklarda umudumuz kalmamışken (ciddiyim la!)
Son zamanların en yoğun karı yağmışken
Behzat Ç bitmiş, televizyonda izleyecek bir şey kalmamışken
İnönü Stadı (evet, oranın adı İnönü Stadı!) hala bit(e)memişken
Gideyim ben de, ne yapayım.
Tamam bütün bu numaralar bir yana, bu karar, cesaret işi diyorsunuz ya bana; değil aslında.
Bence konfor, insanın hayallerinin ya da geleceğinin en büyük düşmanıdır. Gizli düşman... Yaptığınız işin, alacağınız maaşın, gideceğiniz tatilin belli olduğu, günden güne, seneden seneye değişmediği bir hayat; evet, rahattır. Düşünmek zorunda kalmazsınız ya da hesaplamak. Ne olacağı başından bellidir. Eski Brezilya dizilerinde nasıl fakir hizmetçi kızın aslında evin zengin babasının gayri meşru çocuğu olduğu ve sonunda zengin olup diğer zengin çocukla evleneceği başından belli ise; sizin de hayatınız aşağı yukarı bellidir. O konforlu alanı yıkıp dışına çıkmadan bir halt yiyemezsiniz. Bir halt yiyemeden de bir halt olamazsınız. Ha ben bir halt mı olacağım; yok, öyle bir iddiam yok ama bakacağız işte. Belki oluruz. Belki olamayız. Denemeden bilemeyiz ki...
Sırf yeniden kendini anlatmaya üşendiği için artık rutine bağlasa da ilişki, sevgilisinden bir türlü ayrılamayanlar vardır ya hani. Dünyanın geri kalanından -ki nereden baksan 8 milyar insan- kalbini güm güm attıracak olan insan gelip geçiyordur belki ve o durdurmuyordur bile onu. O hesap.
Hani sizin de hayatınızda "lan yapsak nasıl olur" dediğiniz bir şey varsa diye diyorum, hesabı diyorum, isteyin diyorum.
Bu yaşa kadar "denemeden bilemeyiz ki bir deneyelim" diye pişmiş deniz anası yemişliğim bile varken (yemeyin, berbat bir şey) bu şansı denememek de olmazdı. Endişeler, acabalar elbette ki var; olmasa eğlenceli olmazdı. Bırakılıp gidileceklere, arkada kalacaklara bir burukluk elbette ki var, olmasa özlemek nedir unuturduk.
Demem o ki gençler (ve diğerleri), bundan bir buçuk ay kadar sonra "Bangladeş'e Yerleşen Türk Kızın Günlüğü" diye bir blog açarsam şaşırmayın ama beni taşlayın! Şaka şaka, buradan devam, kaldığımız ama bırakmadığımız yerden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder