18 Aralık 2014 Perşembe

MUHASİP

Baştan konuşalım, sonra söylemedi demeyin:

Bir şey yapmak üzereyim, bir şey de yaptırmak üzereyim, bir de bana bir şey yapmak üzereler.
Şimdi söylemiş mi oldun diyorsunuz ama her şeyi açık açık anlatırsam buraya ne yazacağız sonra? Ha? Di mi...
İnsanlığın benden geniş beklentileri var belki (obsesifmakinist'ten inciler) ve ben de adım atmak üzereyim (belki) ama bu hakikaten ayrı bir hikaye ki nasıl anlatacağımı da vallahi bilmiyorum. Geçelim.

Baya anlaşılmaz bir girizgah oldu; toparlayalım.

Hayat son zamanlarda alabildiğine ağırdan alıyor. Biliyorsunuz (ya da ben öyle varsayıyorum), zaman geçmiyor. Geçmemek için ayak diriyor hatta utanmaz! Hep böyle değildi tabi... Yirmi beşimden otuzuma geldiğim arayı hatırlamıyorum, her viski içişimde yaşadığım kısmi hafıza kaybı gibi, hep bölük pörçük anılar. Otuzumdan otuz üçüme geldiğim ara biraz daha net. Farkındalık da doğru orantılı olarak artıyor galiba yaşla beraber. Amma velakin bu otuz üç var ya...
Yılbaşına on gün kala, bitmesi için en çok dua ettiğim yıl bitmeden önce bir kere daha fark ettim (dedim ya farkındalık) ki zaman yavaşladı. Belki de sadece bana yavaşladı... Onca itelememe, ötelememe rağmen ilerlememekte direndi, direniyor.
Bazı günlerim yirmi sekiz hatta otuz beş saat falan. Ve bazı haftalarım dokuz gün... Bak şimdi de bakıyorum, bugün daha Perşembe. Nasıl yahu?

Çok rüya görüyorum. Eskiden görmediğim kadar ve çocukluğumdan daha fantastik. Her rüya uyanılan sabahı ağırlaştırıyor. Bazen çok eskilerden bir ses geliyor ve ben daha bugünü toparlayamamışken geçmişe doğru bakıyorum bir de.

Hayal kırıklığı açısından zengin bir yıldı. Son ana kadar bekletti beni iyi bir şey için. Hala da bir şey vermiş değil sağ olsun ama şimdi beni bir kıyıya getirmiş gibi hissediyorum. Bir şeyler çatırdayıp ortasında yeni bir şeyler açılacak gibi. Kendimi hiçbir konuda beklentiye sokmamayı bana kafama vurarak, ağzımı burnumu dağıtarak ve saçlarımdan çekip... neyse, kısaca gayet güzel öğretti hayat. Bu bir his sadece. Çıkar çıkmaz, Tanrı bilir. Neticede altıncı hisleri yeterince güçlü bir insan olsaydım bu blogdaki yazıların yüzde altmışı olmazdı.

Yani sayın okuyucular, elbette ki her yeni yıl gibi bu yıl biterken de bir muhasebe yazısı paylaşacağız sizinle o ayrı; bu daha ziyade bir iç muhasebe yazısı oldu. Birkaç sabahtır bana kendimi bir nebze daha iyi hissettiren bir takım duyumlar ve tadımlar (anlayana) neticesinde yazıldı; ilerleyen zamanlarda tasdik amaçlı geri döner bakarız.

Hadi öptüm sizi, ben Hatay'a künefe yemeye gidiyorum.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder