6 Aralık 2011 Salı

LAF SALATASI

 

 Yahu hadi insanlara ait bir şey öğrenemedin de bu hayattan, kendine ait bir şey de mi öğrenemedin? Kremalı kahve içemiyorsun sen, dokunuyor. Miden bulanıyor, ögh, ağır yağlı bir şey gibi geliyor. Yıllar sonra neden bilmem bir daha denedin ne oldu? Aha da bu oldu. Kendime geleyim diye bir paket balık kraker yedim. Rejim de piç oldu.


Mail icat oldu mertlik bozuldu. Söyleyemediklerimizi yazmak daha kolay geliyor değil mi? Hele bir de telefon mesajları var ki onlar hepten Allahlık! Eğer biri mailinize cevap vermezse kendinizi “hala okumamış olabilir” diye oyalayabilirsiniz ama biri mesajınıza cevap vermemişse bence bir bardak soğuk su için. Size bir haber var: “Yeni gördüm hayatım”; bir yalan. Mesajı görüp, okuyup, yazarım birazdan şeklinde telefonu kenara koymuştur. Ve eğer o adam/kadın, daha sizin adınızın telefonda belirişini görür görmez o mesaja cevap yazmıyorsa; o iş olmaz. Hali hazırda bir işse, biter, yakındır.

Ben de korkumdan ziyade beceriksizliğimden yazıyorum. Çok konuşmanın getirdiği bir deformasyon sanırım. Bir de yıllar var ki gerçekten konuşmam gereken insanların karşısına geçince benim dilim resmen uyuşuyor ya, böyle peltek felan oluyorum. (Üniversitede okurken bi keresinde biri benim gizli peltek olduğumu iddia etmişti. İçinde çok fazla “s” geçen çok fazla kelimeyi artarda söylersem peltek oluyormuşum. Ulan onu kim yapsa peltek olur zaten. Tıslamaktan iyidir) Kafamın içinde kurduğum onlarca güzel cümle çorba oluyor ben de daha net cümlelere geçmeye çalışıyorum. Ama hepsinden kötüsü var ki o gerçekten kötü: çok sinirlendiysem ya da gerçekten çok kırıldıysam, ben konuşurken bir taraftan da gözümden yaşlar akıyor. Evet, biliyorum, bu hakikaten sinir bozucu. Balık burcu olmaktan mıdır nedir, lanet olsun, hazır bekliyor zaten burnumun ucunda. Zamanında yemin etmiştim bir daha da asla bir erkeğin önünde ağlamayacağım diye, zamanı geldi, nefis bozdum. Öyle böyle değil. Yemini Kadıköy’de etmiştim; Taksim’de bozdum. Allah ıslah etsin işte ama ben yine yemin ettim. Kafamda kıra kıra ekmek kalmadı ya! Bu seferde evde ettim nerede bozulacak bakalım.

Şimdi ben niye böyle sinirlendim: ama ben yoruldum bu sabahına başka, akşamına başka adamlardan! Bir karar verin yahu! Ne istediğini bilen adam bulmak bu kadar zor mu diyeceğim evet zor. Bir de derler ki kadınlar ne istediğini bilmiyor. Hadi oradan! Sac ekmeği gibi zart zurt oynuyorlar. E ayıp oluyor ama biraz. Yaşınız gelmiş 30 bilmem kaça. Ben zaten olmuşum 30 ki ama henüz bilmem kaçı yok.

“Her Temas İz Bırakır” da, Behzat Şule’yle tanıştı bir psikoloğun kapısının önünde, benim içim cızzz etti. Mavi saçlarıma bakarken de bazen onu hatırlıyorum. On ton cümle kurdu o da ama işte arada kaynadı gitti söyledikleri. Hadi televizyonda flashback diye bi şey var, hadi kitapta dön geri ne demişti bu diye; o sayfa durur yerinde ama ya gerçekte? Söz uçar, yazı kalır diye yazıyoruz belkide…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder