8 Aralık 2011 Perşembe

FOTOĞRAFİK TRAVMA

 

Berbat fotoğraflarım var. Şaka yapmıyorum. Çocukken çekilenler hariç.
Annemle babam sağolsunlar beni fotoğraf makinesinden, fotoğraf makinesini benden hiç sakınmamışlar. E bakıyorum da ben de fena poz vermiyormuşum çocukken. Yani bakarsanız burnum bugünkü gibi yüzümün yarısını kaplamıyor ve saçlarımda tek renk. Gözlerim biraz daha iri gibi hatta baya baya güzel bir çocuk bile sayılırım. Ya tamam abartmayalım ama sevimliyim bak, kesin.
Öğretmen kızıyız dedik ya, te üç yaşından itibaren her 23 Nisan ve 19 Mayıs gösterisine annem tarafından maskot gibi taşınmışım. Folklorik kıyafetlerin bini bin para ya da bir para neyse ama hepsinden vahim olan bir 23 Nisan da giydiğim gelinlik. Hani o bayram neyi temsil ediyordum vallahi zerre fikrim yok. Bugün sorsalar "töre gereği çocuk yaşta evlendirilenleri protesto ediyorum" falan diyeceğim ama yani, yanımda da bando şefi çocukla poz vermişim. O da böyle kırmızı üzerine altın sırmalı üniforma falan, yıkılıyor! Bak 30 yaşıma geldim hala beceremem ama orada dudağımda ruj var ya! Duvak muvak her şey tam takım. Bir de büyütülmüş resmim vardı öyle, çerçeveli falan. Yıllarca bizim evin salonunun duvarında asılı durdu. Meğer benim ebeveynler az çakal değil, geleceği görmüşler de demişler: "elimizde ki tek gelinlikli resim bu olacak kesin, doya doya seyredelim." İyi, travma geçirmemişim. Şimdiki çocuklar gibi çürük değildik tabi biz.
Bir de işte "bkz: yazının başlığı" nda ki gibi folklorik olanlar var. Zaten dedim ya hiç sakınmamışlar, albümlerce fotoğrafım var. Zavallı kardeşime gelince de eve sanırsınız kıran girmiş. Yazık veledin, elle saysan bir albüm resmi anca çıkar. Canım benim, halbuki o benden de güzel bir çocukmuş da ailecek kıymetini bilememişiz. Neyse, işte bu folklorik olanlar benim gibi ilkokuldan itibaren halk oyunları denen şeyin içine düşenlerinizin hepsinde vardır kesin. Yok efendim Antep yöresi, yok efendim Manisa efesi derken o toprak saha benim bu çimenlik senin yıllarca oynadık durduk. Bir keresinde testilerimiz gelmedi, ellerimiz öyle havada testi tutar gibisini oynadık ama nedense 35 kişilik kadroda herkesin testisi farklı boyda oldu. (su testisi canım, çarpıtmayalım). E kim elini ne kadar açarsa, ne yapacaksın. Beni en çok sıkan da 19 Mayıslarda kadife kostümlerle oynamak oldu ki isilik dökecektim az kalsın. Ama zevkliydi galiba. Şu prova kısımları hariç. Ya bir de hatırlamıyorum da acaba benim gibi sağını solunu bilmeyen bir kul nasıl ezberledi onca adımı?
Hiç alakasız bir de ilk okuldayken bir sene hentbol oynamayı denemişliğim var. Nasıl sıkıcı, nasıl sıkıcı bir spor, anlatılmaz. Curling kadar değildir ama eminim ben. O bizim evin salonunu süpürmekle eş değer.
Ne diyordum ben, ha fotoğraflar, öyle işte. Saçlarımı savurduklarım, örgülü kurdeleli bağlanmışlarım, koltuk tepesinde, deniz kenarında (ama o zamanlar suya girmekten korktuğum için baya baya kenarında hatta açık ara kenarında) durduklarım falan derken bir dünya resim. En güzeli ben çok feci ağlarken çekilen. Sadist ailem, beni "neden fotoğrafımı çekmiosunuğğğğzzzzzsaşkfd" diye ağladığım sırada fotoğraflamış. Ha ben neden podyuma yeni düşmüş manken gibi resmim çekilsin diye ağlıyormuşum, hatırlamıyorum. Travma geçirmişim, nasıl hatırlayayım, Allah Allah!
Şimdi de ne zaman biri fotoğrafımı çekecek olsa "profilden çekmeyin laynnn!" diye bağırıyorum ama hepsine yetişemiyorum işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder