Bendeniz naçizane bir yıl sonu değerlendirmesi yazacaktım ki; yılın sonu bir acayip geldi!
Yok la korkmayın, aşık falan olmadım. O işi bıraktım ben -ki yapamıyorum zaten biliyorsunuz-, zorlamamak lazım. Her seferinde eline yüzüne bulaştırmaktansa hiç el sürmemek lazım.
Bu arada sağda solda bekar erkek arkadaşınız, kuzeniniz, tanıdığınız falan varsa bana getirebilirsiniz. Telli Baba türbesi gibi kadınım töbe estağfurullah; elimi sürdüğümün kısmeti açılıyor. Bu teoriyi yakın zamanda bir kere daha ispatladık, o yüzden gelip saçıma başıma çaput bağlayabilirsiniz.
Neyse...
Gençler, ben gidiyorum! Tamam sakin, infiale gerek yok, anlatacağım.
Bundan 9 sene önce, 2006 yılının 14 Şubat'ında bir otobüse atlayıp İstanbul'a gelmiştim. Acayip kar vardı, Bursa'da her yer bembeyazdı, Grup Seksendört ilk albümünü çıkarmıştı.
İstanbul'a gelmek için karar vermek aşağı yukarı bir gecemi almıştı. Benim kafama taktığım şeylerin peşinden gitme hevesim, deneme-yanılma-öğrenme merakım, heyecanlı bir tip olmam da yardımcı olmuştu elbet ama o zaman diliminde iş bulma sürecimde annem de baya yardımcı olmuştu. Sonuç, elimde bir zarfın içinde bir rüzgar gülü (asla sahibine verilemeyip, yıllar sonra çöpe atıldı), kafamda ne beklediğime dair tam bir boşlukla geldim. Halamın, yengemin, kuzenim değil dostum olan @obesesifmakinist'in destekleri ile bir anda başka bir hayatım oluverdi.
9 sene... Şimdi geriye doğru bakınca milyonlarca şey geçiyor aklımdan. Bir sürü mekan, insan, gece, gündüz, olay, sokak, cadde, kavga, aşk, gözyaşı, dert, tasa, mesai, kahkaha, parti, doğum günü...
Şimdi bir kere daha, alınmış hızlı bir kararla valiz toplama zamanı. Kararların hızlı olmasının en güzel tarafı üzerinde çok düşünecek vaktiniz olmamasıdır. Çünkü ne kadar düşünürseniz o kadar çok kulp takarsınız. O kulplar da kararınızla sizin aranıza diziliverirler. Gerek yok. Sadece eksilerinizi ve artılarınızı tartıp, kefenin yattığı yere doğru kararınızı verin yeter. Demesi kolay demeyin, biliyoruz da söylüyoruz. Korkmayın. Daha doğrusu olacakların belirsizliğinden ve riskinden ziyade konfordan korkun. Sizi olduğunuz yere bağlayan şeyin adı bu: konfor.
Ahkam kesmek değil niyetim sadece eğer adım atabilecekken atmıyorsanız diye lafım. Ha bi cesaret gençler!
Ben mi, ben de kendime "ha bir cesaret!" dedim. Ana hatları aşağı yukarı belli olunca, beğendiğim bir resmin detaylarına bakmaya karar verdim. Bilirsiniz; şeytan ayrıntıda gizlidir.
O yüzden bunu bir tür toplu duyuru sayalım: Siz bu satırları okurken ben, iş vesilesiyle buradan 5958 km uzağa gitmeye karar vermiş bulunuyorum. Bütün bu süreçte de sonrasında da blogdan görüşmeye devam edeceğiz, ayrıca önümüzde daha en az bir ay var o yüzden meraklanmayın (hani meraklanan varsa).
Nereye mi? Tahmin edin :)
Yok la korkmayın, aşık falan olmadım. O işi bıraktım ben -ki yapamıyorum zaten biliyorsunuz-, zorlamamak lazım. Her seferinde eline yüzüne bulaştırmaktansa hiç el sürmemek lazım.
Bu arada sağda solda bekar erkek arkadaşınız, kuzeniniz, tanıdığınız falan varsa bana getirebilirsiniz. Telli Baba türbesi gibi kadınım töbe estağfurullah; elimi sürdüğümün kısmeti açılıyor. Bu teoriyi yakın zamanda bir kere daha ispatladık, o yüzden gelip saçıma başıma çaput bağlayabilirsiniz.
Neyse...
Gençler, ben gidiyorum! Tamam sakin, infiale gerek yok, anlatacağım.
Bundan 9 sene önce, 2006 yılının 14 Şubat'ında bir otobüse atlayıp İstanbul'a gelmiştim. Acayip kar vardı, Bursa'da her yer bembeyazdı, Grup Seksendört ilk albümünü çıkarmıştı.
İstanbul'a gelmek için karar vermek aşağı yukarı bir gecemi almıştı. Benim kafama taktığım şeylerin peşinden gitme hevesim, deneme-yanılma-öğrenme merakım, heyecanlı bir tip olmam da yardımcı olmuştu elbet ama o zaman diliminde iş bulma sürecimde annem de baya yardımcı olmuştu. Sonuç, elimde bir zarfın içinde bir rüzgar gülü (asla sahibine verilemeyip, yıllar sonra çöpe atıldı), kafamda ne beklediğime dair tam bir boşlukla geldim. Halamın, yengemin, kuzenim değil dostum olan @obesesifmakinist'in destekleri ile bir anda başka bir hayatım oluverdi.
9 sene... Şimdi geriye doğru bakınca milyonlarca şey geçiyor aklımdan. Bir sürü mekan, insan, gece, gündüz, olay, sokak, cadde, kavga, aşk, gözyaşı, dert, tasa, mesai, kahkaha, parti, doğum günü...
Şimdi bir kere daha, alınmış hızlı bir kararla valiz toplama zamanı. Kararların hızlı olmasının en güzel tarafı üzerinde çok düşünecek vaktiniz olmamasıdır. Çünkü ne kadar düşünürseniz o kadar çok kulp takarsınız. O kulplar da kararınızla sizin aranıza diziliverirler. Gerek yok. Sadece eksilerinizi ve artılarınızı tartıp, kefenin yattığı yere doğru kararınızı verin yeter. Demesi kolay demeyin, biliyoruz da söylüyoruz. Korkmayın. Daha doğrusu olacakların belirsizliğinden ve riskinden ziyade konfordan korkun. Sizi olduğunuz yere bağlayan şeyin adı bu: konfor.
Ahkam kesmek değil niyetim sadece eğer adım atabilecekken atmıyorsanız diye lafım. Ha bi cesaret gençler!
Ben mi, ben de kendime "ha bir cesaret!" dedim. Ana hatları aşağı yukarı belli olunca, beğendiğim bir resmin detaylarına bakmaya karar verdim. Bilirsiniz; şeytan ayrıntıda gizlidir.
O yüzden bunu bir tür toplu duyuru sayalım: Siz bu satırları okurken ben, iş vesilesiyle buradan 5958 km uzağa gitmeye karar vermiş bulunuyorum. Bütün bu süreçte de sonrasında da blogdan görüşmeye devam edeceğiz, ayrıca önümüzde daha en az bir ay var o yüzden meraklanmayın (hani meraklanan varsa).
Nereye mi? Tahmin edin :)
Nereye gidiyorsun gitme
YanıtlaSilHasret ve özlemle bekliyoruz canım hadi yanaş yamacımıza hayat burda :)))
YanıtlaSil