Tamam, artık yirmi kere bahsettiğimiz "geçmiş yıl muhasebesi" ni yazsak iyi olacak sanırım yoksa ben yazamadan bu yeni yıl da bitecek!
Berbat, kötü, feci olayları geçip sadece yüzeysel bir bakışla yazmak istiyorum. Sizin için de uygunsa başlayalım:
Sonunda Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü okuduğumu gururla belirtmek isterim. Beklediğime yazık olmuş ama beklediğime değdi. Okuyun, Türk edebiyatına inancınız tazelensin.
Kaş, hala güzel. Olanca istilaya, insan kalabalığına, "artık popüler oldu yeaaa" serzenişlerine rağmen güzel. Üçüncü senemizde hala sıkılmadan tatil yapabildiğimize göre bize zaten güzel.
Hobbit'i de bitirdik; Orta Dünya'dan elimizde bir şey kalmadı. Çok üzgünüm. Bir fon açıp Peter Jackson'a Silmarillion'u film yaptırmak istiyorum.
Balkanlar, tam bir çıfıt çarşısı. Neresinde ne bulacağınız meçhul. Hatta bazı şeyleri bulabileceğiniz de meçhul.Yine de gidip görün derim. Doğa manzaraları, ucuz bira ve et seviyorsanız (ki @ezikböcek ve ben severiz) ideal. Ama yakın zamanda savaş ve katliam görmüş topraklarda olduğunuzu hep hatırlayacaksınız; buna da hazır olun.
Etrafımdaki (neredeyse) herkes bu yaz evlendiğine ve evlenen (neredeyse) herkes de hamile olduğuna göre soyumuzun devamı ile ilgili endişelerimin yersiz olduğuna karar verdim. Sona kalan arkadaşlardan da paket bir program bekliyorum.
Bazı benzerlikleri bulma konusunda koleksiyon yapıyor gibiyim, korkmaya başladım. Aynı özelliklere hatta aynı ortamlara sahip erkekler gibi...
Fransa sadece Paris değilmiş, öğrendik. @obsesifmakinist'le Lyon keşfimiz bize Fransa'yı, yemeklerini, insanlarını bir kere daha sevdirdi. Ayrıca bu vesile ile Avrupa'nın en popüler altmış yaş üstü kulübünü de keşfetmiş olduk.
Suşi ile barıştım. Bir kaç kere görüşmüş ama birbirimizden bir türlü elektrik alamamıştık. Belki ortam belki zaman yanlıştı; kim bilir. Ama sonunda ortak bir noktada buluştuk ve ben o noktada o çiğ balık olacak zibidiyi sevdim. Ha doğru yer Bangladeşmiş demek ki o ayrı...
Üzerimden beş yüz bin volt (ciddiyim) elektrik geçmesine rağmen ölmedim hatta etrafıma ışık bile saçtım. Böyle bir deneyim ilginizi çekiyorsa Belgrad'daki Nikola Tesla müzesine bekleriz. Ama taksiyle değil. Bu şehirde taksiyle 6 liralık yere 600 lira ödeme riskiniz var.
Saçımı, bir tv reklamının üç saniyelik bir karesinde sörf yaparken görünen bir kadından ilham alarak tuhaf bir modele soktum. Son model bir apaçi olmakla tarz sahibi olmak arasında ince bir çizginin riskini almıştım ama neyse ki hala apaçi değilim.
Sadece dünyadaki en pahalı benzine değil en pahalı biraya da sahibiz bence. Başka ülkelerde hava alanındaki biranın bile bizde mekanlarda satılandan ucuz olmasını böyle açıklıyorum.
İki tane balık kaybettik: İlyas ve Ayfer. İlyas'ın elimize alıp sevmeye çalışmamız neticesinde mikrop kaptığı kanaatindeyim.
Ha bir de son olarak: mühür kırıldı...
Kıssadan hisse, benim için 365 gün ve 52 haftadan uzun, bitmek bilmeyen bir yıldı. Ama şimdi böyle alt alta yazınca iyi şeyler de var, biliyoruz. Harry Potter'da ne der hep (önce Hobbit, şimdi Harry Potter, iyice "geek" olduk) : Her zaman umut vardır.
Umudunuzun kaybolmadığı bir yıl olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder