Onun yerine onu alıp bir yemeğe götürün mesela. En sevdiği yemek neyse onu ısmarlayın. Ya da hiç gitmediği lüks bir restorana götürün, arkadaşlarına anlatsın dursun. "Ay beni bir yere götürdü bizimki"...
Deniz kıyısına gidin, kıyıya en yakın masada balık yiyin, beraber ayaklarınızı suya sokun. Üşütmeyeceğinize emin olduğunuzu ve çantanızda yedek çoraplarınız olduğunu belirtmeyi unutmayın.
Ağaçlarla ve çiçeklerle kaplı bir parkta piknik yapın (İstanbullular biraz hayal güçlerini kullansın). Mangal falan yakmayın! Plastik bardaklarla tabaklarla yiyin ki bulaşık mevzusu dahi açılmasın.
Sinemaya gidin. Vurdulu kırdılı mı ister ağlamalı sızlamalı mı ister bilmem -ama siz bilin- bir film seçin. Kocaman patlamış mısırları ellerinizi batıra batıra yiyin. Sonra da kendisine kolonyalı mendil ikram edip gönlünü çalabilirsiniz.
Başka bir ülkeye gidin beraber mesela. Vizeli, vizesiz, bir sürü seçeneğiniz var. Uçak biletleri eskisi gibi pahalı değil. Uzun uzun uçmaya da gerek yok. Başka bir ülkede bir kahve ısmarlayın ona; bir göle ya da bir katedrale ya da bir meydana bakarken... Beraber ecnebilerin dedikodusunu yapın.
Olmadı başka şehre gidin! Antep'te Halil Usta'da küşleme yedirin ya da Hatay'da künefe. Antalya'da falezlere bakarak kahvaltı edin ya da Trabzon'da Sümela'ya çıkın.
Demem o ki, anı yaratın, hatıra bırakın kendinize. O borcam ancak ona yine sizin için bir şeyler yapmayı hatırlatacak, onun yerine siz onun için bir şeyler yapın. Daha doğrusu beraber bir şeyler yapın! İlla o borcamı alacaksanız, annenizle beraber patlıcan oturtma yapın o zaman! ama beraber yapın... Çünkü bir gün, o anılara o kadar ihtiyacınız oluyor ki; bunu anlatacak kelime dağarcığı dünyanın en eski dillerinden olan Sanskritçe'de bile yok!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder