Tatil yazıları yazıyordum dertsiz bir ülkenin dertsiz çocuğu gibi. Uzaktayken hani derler ya gözden uzak gönülden ırak diye, yok öyle olmuyor. Hep bir gözün kulağın orada oluyor. Sonra bir anda o kulağının dibinde bir bomba patlayıveriyor...
Bazı dönemler burada, yaşadığım ülkede, Bangladeş'te, bu ülkenin genel koşulları nedeniyle biz yabancıların güvenliğinden endişe edilen zamanlar oldu. Çok açık söyleyeyim ki gerek yok! Çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde insan hayatı benim ülkemdeki kadar ucuz değil. Benim ülkemde bir insanın hayatının altın varaklı bir saray bardağı kadar kıymeti yok. O bardaktan o zıkkım olasıca suyu içmeye devam edebilsin diye birileri, onar onar, yüzer yüzer ölüyor benim insanlarım. Asıl ben korkuyorum, ben endişeleniyorum. Her an içimizden biri bir saray sandalyesi uğruna kurban olabilir diye...
Oturdum tek tek bütün videoları izledim, ölen insanların resimlerine baktım, hikayelerini okudum. Normalde yapmam, yapamam kaçarım. Dayanamam diye kaçarım. Ama kaçmadım. Çünkü 97 bir rakam ama onların hepsi birer insan! Yüzlerine bakmak zorundayım, zorundayız. Hatırlamak, unutmamak için kafamıza kazımak zorundayız. Onların o güzel yüzlerinin yanında kafamıza kazımamız gereken eşek derisi mübarekliğinde yüzler de var: Sırıtan, zafiyet görmeyen, acıyı yok sayan, ölümü az sayan, yapıcı çözümler aramak yerine saldıran, iftira atan, hala ağzından hırsla tükürükler saçarak yalan söyleyen o yüzleri de unutmamak zorundayız. Ki öfkemiz baki kalsın!
Ha de ki bunlar arkasında bir yığın olmasa bu cesareti bulur mu elbet bulamaz. Ülkenin 4 yanında ölenlerin arkasından "aman da ne iyi oldu" diye salyalarını akıtan bir güruh var ki, benim aklım asıl bunu almıyor. Hadi bu iktidar hırsı ile, paranın derdi ile, güç savaşı yüzünden bizi cayır cayır öldürenleri bildik de size ne oluyor? Ölen senin alt mahallende, yan kapında, karşı sokağında. Hep oradaydı, hatırladın mı? Şimdi ne hadle ölenin arkasından sen kutlama yapıyorsun? O meydanlarda hepimiz için bağıran bu insanların olmadığı gün, sırtına inen sopada seni kim koruyacak sanıyorsun? O sopa senin sırtına hiç inmeyecek mi sanıyorsun? Yahu sen bu ülkenin tarihinden hiç mi bir şey öğrenmedin?
Bize düşen korkup sinmek değil öfkelenmek! Öfke bizi diri tutacak, ayakta tutacak, yapılması gerekeni yapmak için bize güç verecek. Kanıksamayın, alışmayın! Bir günde 100 insanın ölmesini size normalmiş gibi gösteren, "olur böyle şeyler, tipik bir Ortadoğu ülkesiyiz" diyen biatçı ve kaderci kafalardan olmayın! Değiliz! Biz o bahsi geçen "tipik bir Ortadoğu ülkesi" değiliz! Bizi buna inandırmak isteyenler kafalarına göre cirit atabilsinler diye onlara alan açacak da değiliz! Umudunuzu yitirmeyin ve ayakta kalın.
Tek yol var: o da seçimlere kadar ayakta kalmak. 1 Kasım'a kadar hayatta kalıp o sandıklara gitmek, oy kullanmak ve sonra o sandıkları korumak. O oylara sahip çıkmak.
Bütün bu gözümüzün içine bakılarak söylenen yalanları; paramparça olmuş canlı bombayı adalete teslim ettiğini söyleyen, biz neleri önledik siz asıl onlara bakın diyen, yaşadığınıza dua edin demeye getirenleri, elimizde daha da canlı bombaların listesi var ama patlamadan tutuklayamayız, yani müdahale etmeyiz siz başınızın çaresine bakın diyenleri, kaos istediniz aha da size kaos diyenleri tutun aklınızda.
Bir de şu yukarıdaki fotoğrafı tutun. İyi bakın bu resme, hiç gözünüzü kaçırmadan bakın. Alın duvarınıza asın. Evladını avcunda sıkan, avcunda tutan bu analara iyi bakın. Tam "lanet olsun, saray maray, istediklerini verelim de bitsin" diyecek kadar sıyrıldığınız anda bu resmi aklınıza getirin. Biz kimiz ki bir ananın ahının yükünü alacağız, almayın!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder