Sabahın bir körü kalkıyorum (ciddiyim, saat 6 yani, boru değil!), her zamanki gibi servise binmeme sadece iki dakika varken palas pandıras evden çıkıyorum, bir elimde laptop bir elimde çanta, bir elimle de (nasıl oluyorsa artık, düşünün) mantomu giymeye çalışırken tam kapının önünde başbakanla burun buruna geliyorum.
Yok ya, rüya (ya da kabus) değil; gerçek. Bizim sitenin hemen çıkışındaki dev reklam panolarında boy boy başbakanımızın posteri vardı. Şaka da değil, gerçek. Yeni albüm tanıtımı yapan İzzet Yıldızhan misali, takım elbisesi ile onu görünce ben de afalladım doğal olarak.
Böyle başladığımız günün ilerleyen saatlerinde sürmeyi yeni öğrendiğim eyeliner denen illeti gözüme sokarak gözümü kan bürümesine vesile oldum. E zaten hafta sonu da merdivenden düşmüştüm; yani Barika'nın tipik yaşam döngüsü işte...
Bir zamanlar bir araştırma okumuştum: insanların 3/4 ü ev kazalarında ölüyormuş. Yuh dediniz di mi, ben de demiştim ama benim dememem lazım. Geçenlerde elimde neyin olduğunu hatırlamadığım bir fişi banyodaki prize sokmadan sadece bir saniye önce ayaklarımın suyun içinde olduğunu fark ettim. Bu hafta sonu da düşme nedenim kaygan çoraplarımla ahşap merdivenlerde yol tutuşumun kötü olmasıydı. Sehpa köşelerine geçirdiğim kaval kemiğim, kapılara sıkışan parmaklarım hakkında konuşmayalım, sıkıcı. İlginç bir şey isterseniz geçen ay uçakta düştüm. Baya böyle koridor boyunca 1,60 uzandım ve kaburgamı incittim.
Bunca beceriksizliği neden anlatıyorum ki size? Yahu bunu okuyan erkekler vardır (varlar biliyorum) ve diyorlardır ki ne şapşal kız ya! Bak zaten hafta sonu da aynı masada oturduğumuz adamın benimle ilgili yorumu: "ya ne kadar eğlenceli, ne kadar tatlı bi kız bu ya" Ulan bi kere de biriniz ne hoş kadın, vay anam falan desin. Nerde... Varsa yoksa sempatik, tatlı, bici bici! Değilim lan! Valla ben artık tatlı falan değilim. 32 (yazıyla otuz iki) yaşına gelmiş kadına sempatik denir mi; ayıp. Tamam ben bazen size "yakışıklı değil ama çok sempatik" falan diyorum ama yani... Ve tamam ben pek kadınsı, kadın kadın, kadın gibi olamıyorum; biraz daha normal ve sakin kalıyorum belki ama yani... Bunu sırf yuvarlak(!) hatlarım yok diye yapıyorsanız, ağır oluyor biraz. Ya da bu kadar çok futbol konuşmayı seviyorum diye yapıyorsanız o da haksızlık. Belki de mesele zaten bu kadar çok konuşmamdır...
"Ay zekiyim diye bana böyle yapıyorsunuz" ayağına falan yatmayacağım tabi ki; hiç alakası yok (yani zekiyim tabi ama konu bu değil demek istedim). En mantıklısını çok yakın bir arkadaşım söyledi geçenlerde: "seninle tanışan erkekler önce "iyi bi insan" sonra "aa kız" diyorlar, doğrusu önce "aa kız" deyip sonra senin hakkında başka yorumlar yapmaları"
Kendisinin bunu sağlamam için de tek ve basit bir yöntem önerisi var: topuklu ayakkabı giymek. Tek düzgün yerimin bacaklarım olduğu konusunda hem fikir olduğumuz için kendisi bunu önerdi. Bu adam düşünün benim 16 yıllık arkadaşım, o da acı söylemezse kim söyler...
O zaman şöyle yapalım: bana ilk çok hoş bir kadın olduğumdan dem vuracak erkek konuşmasında hepinize benden çay! Valla lan.
Not: Bugün de spor ayakkabı giydim anne.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder