Ve biz hala gazla, tozla, suyla sürüldüğümüz yerlerde yeniden toplanıyorduk.
Ve biz hala sıkılı yumruklarımızı sadece gökyüzüne kaldırıyorduk.
Ve biz hala sadece oturarak, konuşarak hatta durarak derdimizi anlatıyorduk.
Ki...
Vurdular. Türkçe'de karşılığı tek ve nettir: öldürdüler. Öldürdükleri yetmedi, "evet, biz yaptık, ne olacak" dediler.
Utanmadan haktan ve Hakk'tan bahsederek, ağızlarında dahi iğreti duran adaleti dillerine pelesenk ederek, vicdanı yok sayıp görmezden gelerek, kardeşlik naraları atarken birden "siz tek çocuksunuz, ne kardeşi, kıyın gitsin" diyerek;
Vurdular. Türkçe'de karşılığı tek ve nettir: katlettiler. Yetmedi, "ne yaparsak haklıyız biz, çünkü güçlüyüz biz, gücümüz var bizim" dediler.
Ve bu ülkenin kağıt israfı, ağaç katili gazeteleri; elektrik israfı, kablo ziyanı, piksel faciası televizyonları, maaşları yetmedikçe ikramiye için üçlü burgu atıp amuda kalkan köşe yazarları, tarafsız kalarak tirajını arttıracağını sanan ve bu şekilde edebiyatın, kalemin gücünü yok sayan yazarları, sanatın halk için değil galiba sadece sanat için olduğunu düşünen, bu yüzden de halk ayak altından çekilene kadar ortalıktan yok olmaya karar veren sanatçıları, çizerleri, marşların ve türkülerin yüzyıllardır süregelen gücünden habersiz, korkak şarkıcıları, türkücüleri...
El ele etrafında dönüyorlar açtıkları çukurun.
Bense dua ediyorum. Son günlerde daha önce etmediğim kadar çok dua ediyorum. Siz yalan söyledikçe, yalanları bağırdıkça, siz durduğunuz yerde cana kast edip, canı yok saydıkça benim inancım güçleniyor. Neyin doğru olduğuna dair gözüm daha çok açılıyor. Görüşüm netleşiyor.
Sis kalkınca tertemiz bir sabah gelir, bilirsiniz değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder