17 Ekim 2012 Çarşamba

MEŞHUR OLUYORUZ

Sevgili blog,

Seni meşhur etmenin yolunu buldum lan! Lan kelimesi burada biraz amiyane oldu sanırım. O zaman baştan alalım:

Seni meşhur etmenin yolunu buldum kuzum. Hayır; canım, cicim, hayatım, aşkım falan diyeceğim ama beni bu kelimelerin içini boşaltmakla suçlayanlar var. Bu konuda da aslında diyeceklerim var. Bir dakika hatta yeri gelmişken diyeyim:

Acı ama gerçek; bu otuzunu geçmiş hatuna bugüne kadar kimse içi dolu olarak, sözlük anlamıyla falan "aşkım, hayatım" demedi. Maruz kalmadığı bu anlamı kendisi de başkalarına içini doldurarak söyleyemedi. Bu durumda bu hatun için hem "aşkım" hem "hayatım" birer hitap kelimesinden ibaret kaldı. Hala da öyledir. O yüzdendir ki; yakınımda olan insanlara (yakınımda dedim farkındaysanız) gayet rahat ve cinsiyetine bakmaksızın "hayatım, canım, bebeğim" derim. Diyorum. Dedim. "Aşkım" ı ise demem. Yok artık, o kadar da değil. (Tam burada itiraz etme hakkı tarafımda saklı bir kişi var, o kendini bilir) Öyle işte...

Gelelim seni meşhur etmenin yoluna: adını duvarlara yazacağım. Şarkı sözü gibi oldu ama kastımız şu (aslında kastım ama bu yazıyı okuyan herkesi de bu işe dahil ettim az önce. e sizde bir ucundan tutarsınız artık); bundan sonra gittiğimiz bütün mekanlarda, sokaklarda, caddelerde; masalara, duvarlara, kapılara, pencerelere adını yazacağım(z).
Ne olacak, herkes "ne ki lan bu?" diyecek, senin adını arama motorlarına yazıp; sanal alemin diline pelesenk edecekler. Ve ta ta ta tammm; ünlüyüz!
Andy Warhol'un eski, ünlü hatta artık eprimiş lafı gibi: "Bir gün herkes on beş dakikalığına ünlü olacak" Pop Art işte, ne yaparsın.

Hazır mısın blog?

1 yorum: