Bakınız: aylardan Aralık. Şimdi bu ne demek biliyor musunuz? Yıl bitti, yıl, yıl! Bundan bir ay sonra tarih atarken 2012 yazacaksınız. Hani onca film, roman ve dahi Maya takvimine göre hepimizin öleceği yahut acayip bir şeylerin olacağı o meşum Aralık ayı geldi işte. E geldi de ne oldu? Hala tek derdiniz "yılbaşında n'aapcaz?" başlığı değil mi? Valla şahsen ben hiçbir halt yapmayacağım. Zaten aklı olan yılbaşında bir halt yapmaz. Çünkü bir kere giideceğiniz mekan -ki bir mekana gidecek kadar şaşkınsanız aslında size her şey müstehak- size sınırsız içki vaadinde bulunsa da iki saat içinde, daha gece yarısı olmadan içki bitecek ve 2012 ye ne yazık ki ayık gireceksiniz. Sonra içmediğiniz halde dünyanın parasını ödeyeceksiniz. Manyağın biri size takın diye külah şeklinde karton bir şapka ve karton bir maske verecek ki yüksek ihitmalle fıstık yeşili renkte olacaklar, siz verenden daha manyak bir ruh halinde olduğunuzdan onları takacaksınız. Hatta bir de boynunuza, adını bilmediğim o janjanlı ince kağıtlardan kırpıp kırpıp yapılmış otriş gibi yılbaşı süslerinden (ulan hakikaten bunun bir adı yok mu, ne uzun tarif oldu!) takacaksınız Hawaii adasına az önce inmiş gemi yolcusu misali. Resimlerin yarısında gözleriniz bayık ve elbiseniz kayık çıkacak. Kalanlarda da kim olduğundan ertesi gün emin olamadığınız insanlarla yanyana olacaksınız. Su katılmış içkiler içip tamamen psikolojik olarak sarhoş olacak hatta psikolojik olarak alkol komasına gireceksiniz. Kendinizi saat 12 de, bir masanın üzerine çıkmış 10 dan geriye sayarken bulacaksınız. Ayrıca hayır, ökse otu bize ait bir gelenek değil, elalemin kızlarını ot bahanesine sığınıp şapur şupur öpmeyin, saçma oluyor biraz. Eller havaya bir mekandaysanız zaten elinizde tefler, kafanızda kravat, belinizde şal; sahnede ki çok yüksek bir ihtimalle Serdar Ortaç veye kavminden biri ile hönkürerek yeni yıla gireceksiniz. Ki bu, en şuursuz versiyon olsa gerek. Zaten onun sonu masalar arasında ki 30 santimlik alana aldırmadan tey tey halinde halay çekmek oluyor. Ama olsun, bugün bir halay başı kolay yetişmiyor.
Bardaysanız da ya canlı müzik yapan bir grup vardır (zavallılar) ya da bir dj vardır (zavallı). Artık ne çalarsa koy götüne rahvan gitsin, dans eder durursunuz nasıl olsa. Yalnız tekilalara dikkat, bundan 3-4 sene önce ki bir yılbaşında bizi kusturmuştu şerefsiz! (tekilaya dedim ama onlarda shut diye su bardağı verdi neredeyse). Meyhanedeyseniz işniz biraz daha kolay; rakı temiz, meze temiz, ama fasıl yapan abilerin klarneti kulağınız dibinde ve kemanı ense kökünüzde çalma olasılığı var. Bir de herkes kendini Kamuran Akkor yahut Zekai Tunca sandığı için nağmeler biraz fenalaşabilir. Ha unutmadan, hesap kısmında ödeyeceğinize takılmayın nasıl olsa asıl parayı çalgıcılara kaptıracaksınız ve o gecenin dörtte üçü göbek havasıyla geçecek, hazır olun.
Tabi bunların hepsi dışarı çıkarsanız yani dediğim gibi o kadar şaşkınsanız (aptalsanız diyeceğim ayıp olacak) olacak olanlar. Evde kalırsanız, peh, o da ayrı cümbüş. Yazacağım, onu da yazacağım, merak etmeyin. Daha yılbaşına çok var nasıl olsa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder