Kaçıranlar ve yeniden okumak isteyenler için geçmiş bölüm:
http://barikaninkuyusu.blogspot.com/2012/02/barikanin-coraplari-3bolum.html
Benim diyen dizi böyle uzun sezon arası vermez. Ama bahsettiğimiz Barika olunca, “arkası yarın” dediğimiz şeyden ziyade; bir sıkıcı, bir tuhaf, bir garip girdabın içinde kalıyoruz. Zaten hatunun hali iyi değil söyleyelim. Neyse, siz izleyin anacım, baaaayyyy…
“Tabi ki kahramanımızın başına Paris’te bir halt gelmedi. Çay sıra gidip su sıra geldiği bu seyahatten ve hemen arkasından devam eden birkaç yüz seyahatten de eli boş dönen Barika, en sonunda bir hafta sonu kaçamağı için yakın adalardan birine gider. Kendisi ile beraber yanında kendisinden daha şanslı olduklarını sandığı beş kadın da götüren kahramanımız; onlarca zamandan sonra adanın ünlü yel değirmenlerinin gölgesinde tesadüfen bir önce ki bölümde “nasip değilmiş” diye peşini bıraktığı “isimsiz” le karşılaşır. İçinden “yok artık, çüş!” dediği tepkisini dışından “A-a senin burada ne işin var” diye yansıtır ve ayaküstü kısa bir sohbet ederler. Ardından “isimsiz” le akşam yemek yedikleri restoranda da karşılaşan ama bu sefer korkusundan kendisini göstermeden kenardan kenardan oradan kaçan kızımız, adadan şehre döner dönmez bu hikayeyi unutur. Ama hikaye onu unutmaz…
Bu olaydan aylar sonra bir gece yarısı mesajı ile “isimsiz” hayatına giriverir. İlerleyen günlerini konuşarak, gülüşerek, yazışarak geçirirlerken Barika, karşısında ki adamın bir sevgilisi olduğu gerçeği ile yüzleşmek ve buna göre davranmak zorundadır. Ama bu gerçekle adam değil de neden kendisi yüzleşmek zorundadır, onu anlamamaktadır.
Her geçen gün aklının kayma ihtimali daha yüksek olan bu adamdan sıyrılmanın bir yolunu düşünürken beklenen olur ve adam kendi kendini onun hayatından sıyırır. Daha ne olduğunu anlayacak vakti dahi olmadan Barika, bunun nedeninin “isimsiz” in bir süredir yurt dışında olan kız arkadaşının dönmesi olduğunu öğrenecek ve önce adama sonra kendisine küfrederek bu sayfayı da tarihin tozlu raflarına gömecektir.
Bu arada yüzüncü kere reddedildiği halde Barika, güreşe doymayan bir pehlivandan bile inatçı olduğu için “güneş gözlüğü” ile yeniden görüşmeye başlar. En başta baş edemeyeceğini, yapamayacağını sandığı için her seferinde nefesini tuttuğu bu görüşmelerin bir zaman sonra rutine dönüştüğünü, hayatının bir parçası olduğunu hatta nefesinin düzene girdiğini fark etmiştir. Buna bir süre kendisi bile inanamaz. Her zaman ki gibi içinden çıkamayacağını düşündüğü o çukurdan yine çıkabilmiştir. Kendisiyle gurur duyan Barika’nın “güneş gözlüğü” ile halledemediği artık tek bir sorunu kalmıştır. Ve o sorun kalbinde ya da kafasında değil tamamen başka bir yerindedir. Zaten aslında sorun da değildir. Daha doğrusu bu uzun zamandır istediği ama ona bir türlü istediğini söyleyemediği bir şeydir.
O sırada başka bir yerde, kahramanımızı bir sürpriz beklemektedir. Göğsünde kartal dövmesi olan ve bu, vücudunda ki tek dövmesi olmayan yeni eleman, sıfırdan olaya dahil olmuştur. Beklenmeyen bir anda ve beklenmeyen bir yerden çıkan “eleman” ile önce bir fincan kahve ile başlayan muhabbetleri zamanla birkaç bardak biraya doğru ilerler. Her masa muhabbetinde başka bir yerden bakmaya çalıştığı “eleman” dan ne beklediğini bilemeyen kahramanımız, son masa muhabbetinde -yine- hayal kırıklığına uğrar. Bir süredir “eleman” ın bir işler çevirdiğinin farkında olan ama bir türlü ne olduğunu çözemeyen kızımız, bir telefon mesajı ile düğümü çözer. Ortada yine aslında programda olmayan bir kız vardır. “Yok artık ya!” şeklinde ki tepkisini tabi ki ona belli etmeyen Barika, ilk defa intikam almayı kafasına koymuştur.
Makus talihini bir türlü yenemeyen kahramanımız bakalım ilerleyen bölümlerde ne yapacak? Artık arkadaş olduğu “güneş gözlüğü” ne ondan ne istediğini söyleyebilecek mi? “eleman” dan hıncını çıkaracak fırsatı olacak mı? “isimsiz” yeniden ortaya çıkacak mı? Yoksa sonunda aklı selim ve mümkünse bekar bir adamla karşılaşabilecek mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder