Eğer bir şey "ögh" getirecek kadar sık tekrarlanıyorsa, buna lanet denir. Tanımı başka da olabilir ama bence lanet buna denir.
Macbeth'te ki şu cadılar gibi birileri kazanı kaynatıyor ha kaynatıyor. Bu ne arkadaşım ya, bi rahat durun! Çekin elinizi bi şu kazandan! Hep mi yanlış zaman, yanlış mekan ve yanlış erkek çıkar insanın bahtına? Ya adam doğrudur, zamanlama yanlıştır. Ya zamanlama süperdir ama adam yaramaz. Ya da hem adam hem zamanlama doğrudur, yer yanlıştır. bkz: ülke, şehir, okul, iş ıvır zıvır. Ya da adam evlidir, kız arkadaşı vardır, nişanlıdır, hiç olmadı eşcinseldir.
Ben te bundan yıllar önce bir manastıra kapanayım da ilk müslüman rahibe olarak tarihe geçeyim dediğimde beni ciddiye almayanlar; şimdi "acaba?" diyorlar, duyuyorum. En son bayram tatilinde annem (dikkatinizi çekerim; öz annem) bana milletin içinde dönüp "ay sen benim kızım olmasan seni oğluma almazdım Barika" dedi ya! Ben de tabi doğal olarak "o niye anne?" dedim. Neymiş efendim ben biraz çatlakmışım ve bir de çok konuşuyormuşum. Daha neler? Hem sen annesin canım ya, öyle denir mi? Gerçi babam ve erkek kardeşim de bu acı gerçekleri yüzüme vurduğu için aileyle yeterince yüzgöz olmuşuz demek ki. Örnek verelim, çift kişilik yatak almaya kalkmam konusunda babamın " e sen ne yapacaksın ki çift kişilik yatağı?" cümlesi de nefis bir özdeyişimiz olarak anılarımıza kazınmıştır. Ha ben aldım tabi, o ayrı mesele. Ha ne yaptım, o daha da ayrı ve gerçek bir mesele. Her neyse, tamam, durumu vatkalı ceket kadar vahim hale getirmeyelim. Başta da dediğimiz gibi sorun lanette. Bozmak için kurbağa kuyruğu, öküz gözü, sinek kanadı, turp otu, kuzu kulağı vesaireyi birlikte kaynatıp, günde üç bardak içebilir ve gayet kusabilirim. Başka bir reçetesi olan?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder