Yazsam bir dert yazmasam bir dert. Derdi şundan; yazsam, öncekiler gibi yazılı tarihe geçmiş olacak. Yazmasam, içimde kalacak. Amma velakin dostlar, hangi atalarsa o atalar hep doğru laflar etmişler. Şunun gibi: büyük lokma ye ama büyük söz konuşma. O vakit...
Duruş dediğin şey omurgadan kaynaklıdır. Omurların dizilişinden. Omurga dediğin vücudun direğidir. Dik durmanı sağlar. İşte ondandır ki bu hayatta bir şekilde dik duruşunu kaybedene "omurgasız" derler.
Yediklerin, içtiklerin, yazdıkların, okudukların, ideolojilerin, fikirlerin, hayallerin, küçük büyük lafların, ellerin, kolların hepsi bir bütünken; zihninin, vicdanın ve ruhun darmadağınık olduğunda iffetli kız numarası yaparken her haltı yiyen aşüfteden farkın kalmaz. Kalır mı? Bence kalmaz. Çünkü vicdanının izin verdiği kadar dik durabilirsin bu hayatta. Omurganın tam ortasındaki omur gibi, en dik durduğun yerdir bence vicdanın. Aynaya bakabilmeni, gece uyuyabilmeni, sabah uyandığında o yataktan kalkabilmeni, vapurda dalgalara bakarken sadece deniz kokusunu düşünebilmeni, çayın deminin tadını alabilmeni sağlayan vicdanındır.
Ve bir şekilde bir yerlerde senin gözlerinin içine bakan birileri varsa; kendiliğinden dikleşmelidir vücudun. Aldığın sorumluluk Atlas'ın sırtında taşıdığı dünya değildir. Seçilmiş, istenmiş, belli ki vakti zamanında değer verilmiş o seçimler senin omurlarının baskısı değil desteğidir. Öyle olması gerekir... Öyle değilse de Atlas dünyayı bırakamaz ama sen gözünü içine bakanlardan kaçırabilirsin. Kaçırmalısın. Ki onların da artık gözleri açılsın.
Tekrarlanan hatalar, hata değil; alışkanlıktır. Vurdumduymazlıkla, umursamazlıkla yapılmış eylemlerdir. Göze alabileceğini düşündüğün sonuçlardır. Ve eğer bir kere yapılan hataysa, ikinci kere yapılan artık senin seçimindir. Suçlu aramaya, ihale satmaya, süte su katmaya gerek yok. Aradığın cevap aynada, kudret de damarlarında akan kanda mevcuttur.
Duruş dediğin şey omurgadan kaynaklıdır. Omurların dizilişinden. Omurga dediğin vücudun direğidir. Dik durmanı sağlar. İşte ondandır ki bu hayatta bir şekilde dik duruşunu kaybedene "omurgasız" derler.
Yediklerin, içtiklerin, yazdıkların, okudukların, ideolojilerin, fikirlerin, hayallerin, küçük büyük lafların, ellerin, kolların hepsi bir bütünken; zihninin, vicdanın ve ruhun darmadağınık olduğunda iffetli kız numarası yaparken her haltı yiyen aşüfteden farkın kalmaz. Kalır mı? Bence kalmaz. Çünkü vicdanının izin verdiği kadar dik durabilirsin bu hayatta. Omurganın tam ortasındaki omur gibi, en dik durduğun yerdir bence vicdanın. Aynaya bakabilmeni, gece uyuyabilmeni, sabah uyandığında o yataktan kalkabilmeni, vapurda dalgalara bakarken sadece deniz kokusunu düşünebilmeni, çayın deminin tadını alabilmeni sağlayan vicdanındır.
Ve bir şekilde bir yerlerde senin gözlerinin içine bakan birileri varsa; kendiliğinden dikleşmelidir vücudun. Aldığın sorumluluk Atlas'ın sırtında taşıdığı dünya değildir. Seçilmiş, istenmiş, belli ki vakti zamanında değer verilmiş o seçimler senin omurlarının baskısı değil desteğidir. Öyle olması gerekir... Öyle değilse de Atlas dünyayı bırakamaz ama sen gözünü içine bakanlardan kaçırabilirsin. Kaçırmalısın. Ki onların da artık gözleri açılsın.
Tekrarlanan hatalar, hata değil; alışkanlıktır. Vurdumduymazlıkla, umursamazlıkla yapılmış eylemlerdir. Göze alabileceğini düşündüğün sonuçlardır. Ve eğer bir kere yapılan hataysa, ikinci kere yapılan artık senin seçimindir. Suçlu aramaya, ihale satmaya, süte su katmaya gerek yok. Aradığın cevap aynada, kudret de damarlarında akan kanda mevcuttur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder