10 Nisan 2013 Çarşamba

Bİ TAKIM DEFORMASYONLAR




İş güç sahibi olmanın bir takım yan etkileri var. Bel, boyun vesaire fıtıkları, gözde miyopluk, astigmat, eklem ağrıları falan dışında yani. Mesela “mesleki deformasyon” diye bir şey var. İçinde olduğunuz sektörün günlük yaşantınıza doğrudan etki etmesi de diyebiliriz buna. Misal verelim: ben.

Maliyetinin en fazla 3-5 lira olduğunu bildiğiniz tişörtü mağazada 85 lira etiketle görünce “yok devenin nalı!” tepkisi verip; bayılsanız da alamamak. Hatta bu sebepten bayıldığınız pek çok kıyafeti olmaz olmaz deyip alamamak. Mağazada ki tezgahtara “bunun antrasiti var mı” diye sormak (Y.N.: antrasit=koyu gri). Herkes elindeki kıyafetin sağına soluna, koluna bacağına bakarken; yıkama talimatındaki ürün içeriğine (pamuk mu naylon mu nedir) ve üretildiği ülkeye bakmak. Bu ve bunun benzeri davranışlar.

Bir de mesleki değil de tamamen iş güç sahibi olmaktan kaynaklı deformasyon halleri var. O da şu şekillerde zuhur ediyor:

Kahve alışkanlığı: Yıllarca “ay ben kahve falan içemem” şeklinde ki laflarımı üniversite zamanında bana yutturan Gamze hanım’dan sonra iş dünyası bende bildiğiniz kahve bağımlılığı yarattı. Sanırsın annem beni Starbucks’ın kapısında doğurmuş. O meşhur “sabahları bir kahve içmeden kendime gelemiyorum” tripli güruha anında dahil oldum. Bir de her nasılsa, sonradan edinilmiş bu kahve alışkanlığı kesinlikle sütsüz ve şekersiz olarak ilerledi.

Atıştırmak: Normalde öğünlerini bile zor takip eden ben şimdi kurulmuş saat gibi öğlen 12 oldu mu açlıktan geberiyorum. Nasıl bir mide kazınmasıdır anlatılmaz. Sanki yemesem öleceğim. Bir benzeri de akşam saat 4 civarında oluyor. Abur cuburla abuk subuk bir ilişkimiz var.

Mail kültürü: Herkese mail atabileceğini ya da her işin maille yürüyebileceğini hatta yürümesi gerektiğini düşünme hali. Bıraksalar anneme bile mail atacağım. Zaten kadıncağız bana telefonla ulaşamıyor; hâlbuki bir mail atsa ulaşamama şansı hiç yok. Outlook önümüzde, gmail arkamızda maşallah her şey yazılı. E söz uçar yazı kalır demişler. Çok kızarsanız şak diye çıktısını alır suratına çarparsınız (bu cümleyi kim bilir kaç kişiye kurdunuz değil mi?).

Bilgisayar bağımlılığı: Bu biraz da mail kısmında anlattıklarıma benziyor. Şöyle ki her işi o bilgisayarın başından kalkmadan online olarak halletmekten yana olmak. Hatta bunu zorlamak. Fatura ödemek, para yatırmak, alışveriş yapmak, plan-program yapmak, konser-sinema bileti almak, arkadaşlarla konuşmak, flört etmek, iletişim kurmak, haber vermek, haber almak… Babamın bir lafı vardır “bu bilgisayarla bir tek çocuk yapılmıyor” diye, aynen öyle.

Bugün öğrendim ki güzel Türkiye’mde kadınların sadece %26 sı çalışıyor. Ve bu kadınların da sadece %8 i beyaz yakalı. Kalanların %40 ı tarım sektöründe çalışıyor. He bu tarımcı teyzelerimin ağırlığı nerede dersiniz? Karadeniz’de. E o zaman Karadenizli erkekler ne iş yapıyor? Bunun cevabını onlar versin. Ama ben kahvehanelerde çorap mı örüyorlarmış neymiş diye dedikodular duydum, bilesiniz. (Bu arada bugün edindiğim bir çok istatistiki bilgiyi sizinle ayrıca paylaşacağım, çok eğlenceli çok)

İşte o %8 lik dilimin deforme olmuş sevgili hatunları, ve kalan yüzdelik dilimlerin sevgili deforme erkekleri; durumumuz budur ve çok da sıkıcıdır. Metropol denen canavar bizi yalayıp yutmakla kalmamış, kendisinin diş arasına sıkışmamızdan kaynaklı içinde bulunduğumuz cendere duygusu da etrafımızı sarmalamış olabilir ama yılmak yok! Deniz kenarı bir kasabada pansiyon açıp; emeklilik günlerimizi bahçede domates yetiştirerek geçireceğimiz günler yakın. Hepi topu 30 yıl sonra…

5 yorum:

  1. Çpk bilmenin zararları.. Mesela Çin seddinin yapılışını bilen, orada ölen binlerce kişiden haberdar olan, zorla çalıştırılan insanları bilen biri çin seddini gezerken mal mal gezemez. :)

    YanıtlaSil
  2. :)) onu henüz yazmadım bak farkındaysan :))

    YanıtlaSil
  3. Maliyetinin en fazla 3-5 lira olduğunu bildiğiniz tişörtü mağazada 85 lira etiketle görünce “yok devenin nalı!” tepkisi verip; bayılsanız da alamamak

    dedin ya.. Çok bilmenin zararları meselesine ordan geldim :)

    YanıtlaSil
  4. elvanım bana bir sade kahve yap ve bu arada soğuk suyla yüzünü yıka . akibetin iyi görünmüyor benden söylemesi

    YanıtlaSil