24 Eylül 2010 Cuma

YEDİ

Dün gece yedi kadın bana üzerinde düşünmek için yüzlerce şey verdi.
Yaşadığım hayat hakkında düşündüm. Çocukluğumu, gençliğimi, ailemi ve evimi. Herhangi bir şeyin eksikliğini hissetmedim büyürken. Hiç açlık çekmedim ya da hiç evsiz kalmadım. Ailem hep yanımdaydı ve hepte emin oldum yanımda olacaklarından. Kimse okumamı engellemedi hatta benim ailemde okumayan hor görülürdü. Kimse ne giydiğime, nereye gittiğime ya da kimle gittiğime karışmadı. Belki de bu şekilde yaşadığım için benim dışımdaki yaşamlardan haberdar olma konusunda beceriksizim.
Dün gece ki o yedi kadının yaşadıklarının benzerleri, onlarca filme, kitaba ya da oyuna konu olmuştur. Filmlerde ya da dizilerde izlediğim o karakterler için üzülmek, onlara acımak, vah vah, tüh tüh demek kolay ama gerçekliklerini kabullenmek zor. Karşımdakilerin gerçek olduklarını, bunların gerçekten yaşandığını bilmek çok zor. İnsanların birbirlerine neler yapabildiklerini, işkence konusunda ki sınır tanımayan hayal güçlerini fark etmek zor. Evet, şiddete eğilimimiz belki doğuştan, belki de yaşadıklarımız ve çevremiz yüzünden sonradan kazanılan bir şey. Ama varlığı inkar edilemez. Gücümüzün yettiğine, gücümüzün yettiği kadar eziyet etmek… Eğilimimiz var ya da yok, bence ayrıldığımız yer; bunu yapacak kadar diğer sahip olduklarımızı inkar edecek duruma gelip gelmemek.
Dün gece yedi kadın, bana hayatımın herhangi bir yerinde birilerinin işine yarayacak ne yaptığımı sordu satır aralarında. Hiçbir şey… Onların yaşadıklarından ziyade tüm o yaşadıklarına rağmen yaptıkları, asıl onlar birer ibret tablosu. Düştükleri yerden -ki çok sert zeminlere, çok sert düşüşlerdi- kalkıp yaptıklarını dinleyince; bizim oturduğumuz yerden hiçbir şey için kalkmamız daha da batıyor. Vicdan mı dersiniz yoksa eziklik mi ama hissettiğim şey, rahatsız edici bir şeydi. ,
Bir tür kendimle ve içinde yaşadığım toplumla hesaplaşma olarak yansıdılar bana. Ama en fenası, gördüm ki bu adaletsizlikler, işkenceler, önyargılar ülkeler üstü, sınırlar ötesi. Kıta ya da ülke bazında değil gayet bütün bazında bir yanlışın içindeyiz. Aslında ortak bir sorunumuz var. Ya da şöyle diyelim, bu sorun da diğer sorunlarımız gibi ortak. Tıpkı çözüm bulmak için hiçbir çabamızın olmaması gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder