1 Ağustos 2017 Salı

ŞANGAY EVLERİ




Şangay'dan herkese selamlar!

2 yıl önce başlayan Asya macerasında Bangladeş'in ardından yeni bir perde açıyoruz: Asya kıtasını bir denizanası gibi kaplayan koca coğrafya Çin.
Ucu açık bir zaman diliminde buradan yayınımıza devam edeceğiz.

İlk izlenimler nelerdir diyecek olursanız geleli her ne kadar bir ay olmuş olsa da henüz kafamı kaldırıp etrafa bakacak vaktim olmadı. Türkiye ile beş saatlik ileri doğru zaman farkı iş düzenini biraz alt üst ediyor. Onun da dengesini kuracağız elbet ama şimdi başka sorunlarımız var: Ev!

Otelde yaşamanın da bir sınırı olacağı için (yani her gün odanızın temizlenmesi, toplanması, güvenlik vs derdiniz olmadan zırt pırt girip çıkmanız, bedava internet ve su gibi şeylerden faydalan dur nereye kadar) ev aramaya başladım. Bir kere de burada yazmış olayım: Bir şehri gerçekten tanımak istiyorsanız orada ev arayın.

Sokakları, caddeleri, yaşam alışkanlıklarını, neye ne dediklerini anlamanın en güzel yolu ev ev gezmek. Burada öyle kafanıza göre ha deyince ev bulamazsınız diye acenteler var. Acente dediğim bizdeki emlakçı aslında. Ve dünyada en az değişen şeylerden biri de bu meslek olsa gerek.

Internette taradığım kiralık ev sitelerinden birinden iki üç tane seçenek bulup hikayeye başladık. Acente ile metroda buluştuk, sonra başladık yürümeye. "Metro durağına yürüyüş mesafesinde" olan seçeneklerden ilki gerçekten yürüyüş mesafesindeydi, sonuçta on dakika bir şey değil. Evin içi de fotoğraflardaki gibiydi ki bu gerçekten bulunması kolay bir şey değil. E sorun ne diyeceksiniz, söyleyeyim: Evin dışı. Şöyle ki, burada anladığım kadarıyla bir kaç tane ev tipi var. Bunlardan biri "lane house"denilen eski tip Çin evleri. Genelde bir kaç katlı, küçük, ahşap evler. Daracık merdivenler ile üst katlara çıkıyorsunuz. Evlerin içi, yabancılara çekici gelsin diye direk IKEA'dan döşenmiş, iyi hoş da dışındaki merdivenlerde komşunun mutfağı duruyor, onu ne yapacağız? Yahut yan dairede paslanmış kocaman bir küvet yatıyor. Alt komşu bisikletini sizin kapının ağzına bağlamış. Evin girişinde üst üste yığılı bir milyon gazete ve bir fırın var. Yani bunları dert etmez, gözünü kapatıp eve girerseniz (her gün) evin içi on numara!

Bizim acenteye "yok koçum, bunlar bize gitmez" i anlatana kadar buna benzer bir kaç ev daha gezdik. Sonra bir zahmet bizi apartmanlara götürmeye karar verdi. Ama ona da Şangay'ın en eski apartmanlarından başladık!

Bu tarihi gezilerden sonra ben artık umudumu kesmek üzereyken sanırım ikinci ya da üçüncü acente ile dişime göre bir ev bulduk. Bu sefer de başladık çamaşır makinesi kavgasına. Eşya sahibi olmama konusunda verdiğim kararı hatırlıyorsunuz. O yüzden eşyalı ev bakıyorum. Zaten burada kiralık evlerin çok büyük bir kısmı eşyalı. Daha üzerindeki bantları sökülmemiş buz dolapları gördü bu gözler! İşte bu evde de her şey iyi güzeldi de çamaşır makinesini değiştirelim diye rica ettim. Olur ama eskisi de kalsın atamayız dediler. Yahu neden? Ne anısı var? Ev sahibinin çeyizi mi arkadaş neymiş de atamıyorum? Evde iki çamaşır makinesi ile ne yapacağım ben, ek iş olarak çamaşırcılığa gireyim bari. Zaten Şangay da pahalı şehir.

Biz bu tartışmaları yaparken atik bir arkadaşımız kaparosunu verip evi mis gibi tutuverince yine döndük başa.

Şimdi elimde son bir aday kaldı. Bunu da bugün yarın halledersem size neticeyi bildiririm. Yoksa en yakın parka gidip yatayım diyeceğim ama hava o kadar sıcak ki sabahına erimiş olurum!

Hadi kalın sağlıcakla...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder