1 Nisan... Rivayete göre yılbaşı tarihi, eskiden kutladıkları 1 Nisan'dan 1 Ocak'a değiştirilince Fransızlar bugünü "madem yeni yılı kutlayamıyoruz birbirimize şaka yapalım" diye değerlendirmeye karar vermişler. Sonra işin suyu çıkmış...
Benim içinse şakadan öte hatta baya gerçek başka bir anlamı var: eğer Anoş yanımızda olsaydı bu 1 Nisan'da 62 yaşına basıyor olacaktı.
Kendisi özel günlere (Anneler Günü olsun, Öğretmenler Günü olsun) düşkün, hediyedir, çiçektir böcektir seven, kalabalık kutlamalarla mutlu olan tatlı bir patatesti. Hala da öyledir belki de. Belki yukarıda olduğunu varsaydığımız -ki kendisi de varsayım olan- o yerde de kutlama yapılıyordur. Puf beyaz bulutlara pembe şeritler asıp, çeşmelerden akan şerbetleri içiyor; devasa pastalar yiyip hiç kilo almıyorlardır. Bir parmak şıklatması ile istenilen hediyeler geliyor, altın arpın çaldığı melodilerle dans ediyorlardır. Gerçi korkarım öyle bir durumda Anoş "oy farfara" parçasına istek yapabilir...
Ben de Mart ayında 36 yaşıma girdim. Kaderin bir cilvesi -ve doktorumun yurt dışı seyahati- nedeniyle doğum günümü hastanede kutlamam gerekti. Ameliyattı, narkozdu -hayır, narkozdan çıkınca hiç tuhaf ya da komik bir şey yapmamışım; çok sıkıcı bir hastayım- derken kutlamaya fırsat olmadı.
O yüzden bu sene senin doğum gününde ikimizinkini de kutlamış olalım Anoş. Hem aslında senin doğum günün benim doğumuma da sebep olduğuna göre bence gayet mantıklı.
Bak geldim neredeyse kırkıma, sen oldun neredeyse altmış beş. Hay maşallah!
Pasta kesmeyelim bence, kremalı şeyler bana dokunuyor. Zaten kilo aldım, vermem lazım, "verme, iyi böyle" diyeceksin ama yok bir iki kilo verelim bence. Sen verme ama evet, iyi böyle. Zaten çok zayıflamıştın... Hem orada kilo alma derdi yok dedik değil mi, e sen ye kız o zaman pastaları, börekleri!
Hediye konusunda benim sana, senin bana göndermen biraz sıkıntı olabilir. Ama sen şimdi hediye almazsak bozulursun. Son gelişimde sana rengarenk menekşeler getirmiştim; ona saysan olur mu? Sen bana gönderme bir şey ama arada yerinde iyi olduğuna dair bir his doğsun içime o yeter, yetiyor.
Gerçekten de yaş, tecrübe demekmiş. Bu sene biraz daha yaşlı biraz daha tecrübeliyim. Sen zaten ikimize yetecek kadar tecrübelisin (yaşlı değilsin canım, ne münasebet) ve ben birazından bile nasiplendiysem şanslıyım.
İyi ki doğdun Anoş. İyi ki doğdun...
Not: Seninle gidemediğimiz İtalya'ya ikinci ayak basma girişimim de geri tepti. Sanırım çizme bana haram...
Benim içinse şakadan öte hatta baya gerçek başka bir anlamı var: eğer Anoş yanımızda olsaydı bu 1 Nisan'da 62 yaşına basıyor olacaktı.
Kendisi özel günlere (Anneler Günü olsun, Öğretmenler Günü olsun) düşkün, hediyedir, çiçektir böcektir seven, kalabalık kutlamalarla mutlu olan tatlı bir patatesti. Hala da öyledir belki de. Belki yukarıda olduğunu varsaydığımız -ki kendisi de varsayım olan- o yerde de kutlama yapılıyordur. Puf beyaz bulutlara pembe şeritler asıp, çeşmelerden akan şerbetleri içiyor; devasa pastalar yiyip hiç kilo almıyorlardır. Bir parmak şıklatması ile istenilen hediyeler geliyor, altın arpın çaldığı melodilerle dans ediyorlardır. Gerçi korkarım öyle bir durumda Anoş "oy farfara" parçasına istek yapabilir...
Ben de Mart ayında 36 yaşıma girdim. Kaderin bir cilvesi -ve doktorumun yurt dışı seyahati- nedeniyle doğum günümü hastanede kutlamam gerekti. Ameliyattı, narkozdu -hayır, narkozdan çıkınca hiç tuhaf ya da komik bir şey yapmamışım; çok sıkıcı bir hastayım- derken kutlamaya fırsat olmadı.
O yüzden bu sene senin doğum gününde ikimizinkini de kutlamış olalım Anoş. Hem aslında senin doğum günün benim doğumuma da sebep olduğuna göre bence gayet mantıklı.
Bak geldim neredeyse kırkıma, sen oldun neredeyse altmış beş. Hay maşallah!
Pasta kesmeyelim bence, kremalı şeyler bana dokunuyor. Zaten kilo aldım, vermem lazım, "verme, iyi böyle" diyeceksin ama yok bir iki kilo verelim bence. Sen verme ama evet, iyi böyle. Zaten çok zayıflamıştın... Hem orada kilo alma derdi yok dedik değil mi, e sen ye kız o zaman pastaları, börekleri!
Hediye konusunda benim sana, senin bana göndermen biraz sıkıntı olabilir. Ama sen şimdi hediye almazsak bozulursun. Son gelişimde sana rengarenk menekşeler getirmiştim; ona saysan olur mu? Sen bana gönderme bir şey ama arada yerinde iyi olduğuna dair bir his doğsun içime o yeter, yetiyor.
Gerçekten de yaş, tecrübe demekmiş. Bu sene biraz daha yaşlı biraz daha tecrübeliyim. Sen zaten ikimize yetecek kadar tecrübelisin (yaşlı değilsin canım, ne münasebet) ve ben birazından bile nasiplendiysem şanslıyım.
İyi ki doğdun Anoş. İyi ki doğdun...
Not: Seninle gidemediğimiz İtalya'ya ikinci ayak basma girişimim de geri tepti. Sanırım çizme bana haram...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder