Ov may got! Hatta Fransızcasından Ov Mondiyö! Neredeyse 20 gündür görüşmemişiz ya blog! Hiç de demiyorsun ki "öldün mü kaldın mı?" Sen sormadın ama ben söyleyeyim; hayır ölmedim. Hayattayım. Hatta baya hayattayım.
Bu sefer bir geçen yıl değerlendirmesi-gelecek yıl önizlemesi yapmadık, farkındayım. En azından bir özetle şu geçen 2012 yılını kapatalım değil mi? Evet, kapatalım. Zaten her biten yıl gibi kapatılası bir yıl oldu. Bilirsin ki, neyin sonuna gelinse o kıymetini kaybeder, yaldızı dökülür, boyası atar. Böyle bir eskimiş, yıpranmış (hatta bazılarınıza inat eprimiş) falan görünür. Bu ister biten bir yıl olsun, ister biten bir ilişki, isterse biten bir ev ödevi.
Yeni yıla nasıl girersek bütün yıl öyle geçermiş safsatasını zaten biliyoruz. Hatta bir kaç kere de öyle olmadığını ispatladık. Aksi olsa, benim yıllardır yıllarımı kalabalıklarda içerek ve gülerek geçirmem lazımakjskajslşaksşlalk.
Bu biten senenin bana getirdiği en büyük ve en güzel değişiklik bir "ev arkadaşı" oldu. Yıllardır "ay ben kimseyle aynı evde kalamam, hedele hödölö" konuşmaları yapan ben, son beş aydır bir ev arkadaşı sahibiyim. Yok yok, öyle değil, baya kardeşimle beraber yaşıyorum. Herkesin bildiği üzere 2012'nin son çeyreğinde #ezikböcek eve yerleşti. Pek de iyi etti. Ne garip insanın bazı değişikliklere bu kadar hızlı adapte olması. Bu zamana kadar tek başına kalan ben, şimdi çocuk iki gün evde olmasa tedirgin uyuyorum. Yok artık!
Bunun dışında bu biten sene bana kaşımda bir piercing ve babamla bunun için yapılan kavgalar verdi. Adamcağız yemiyor içmiyor, kaşımdakinin çıkışı için gün sayıyor. Buradan bir kere daha belirteyim ki bir de yazılı olsun: babacım, elbet çıkacak bir gün ama daha değil.
Biten sene ile içimde de bir şeyler bitti. Sonunda! Zaman aldı, zor oldu, kazdığım çukurdan çıkmak çok toprak kazmama neden oldu ama oldu. Bilen bilir; benim kafam çok çabuk dağılır, benim aklım çok çabuk karışır, benim gönlüm çok çabuk kayar. Vakti zamanında ilgisizlikten muzdarip olmuş bünye, bir gıdım bile ilgi alaka görse; sel olur çağlar. Sonra da kendi seline kendi kapılıp boğulur gider. Yani neymiş, bu geçen sene de sel basmış, toprak kaymış, su çekilince çamur kalmış. Ama temizlemiş miyiz? Temizlemişiz. Merakta kalmasın kimse püri pak oldu her yer. Bundan sonra çok uzun bir zaman içinse bendimize sığıp taşmama kararı almış bulunmaktayız. Haber salın her yana...
Gelelim gelecek seneye (daha doğrusu artık içinde olduğumuz seneye)... Bu seneden beklentilerimizden önce bu sene için planlarımız hatta bu sene yapmamız gerekenler var. Okunması gereken kitaplar, yazılması gereken yazılar, ihmal edilmemesi gereken bir blog, izlenmesi gereken Behzat Ç. bölümleri, gidilmesi gereken yerler, görülmesi gereken memleketler var. Bu sadece kısacık bir özet. Beni geçtim hadi ya siz?
Hala söylemekten kaçtıklarınızı ağzınızın içinde yutamadığınız bir lokma gibi tutuyor musunuz?
Hala duymaktan kaçtıklarınızı duymamak için kulaklarınızı tıkıyor musunuz?
Hala görmek istemediklerinizi görmemek için gözlerini kapatıyor musunuz?
Hala size göre yanlış olsa bile genele uymak için pek çok şeye kafa sallıyor musunuz?
Hala aşk, para, iş-güç kapınıza gelsin diye bekliyor musunuz?
Fazla mı genel oldu yoksa fazla mı oldu? O zaman şöyle yapalım:
Hala o filmi izlemediniz mi? Hala o kitabı okumadınız mı? Hala o kızı/oğlanı kahve içmeye çağırmadınız mı? Hala o testi yaptırmadınız mı? Hala gidip Adana'da kebap, Tekirdağ'da köfte, Trabzon'da balık yemediniz mi? Hala tuhaf bir içki içip ağzınızı burnunuzu yamultmadınız mı? Hala bir kere olsun yurt dışına çıkıp, bir marketten başka bir dilde su isteyip almadınız mı?
Yoksa siz hala...
Bu sefer bir geçen yıl değerlendirmesi-gelecek yıl önizlemesi yapmadık, farkındayım. En azından bir özetle şu geçen 2012 yılını kapatalım değil mi? Evet, kapatalım. Zaten her biten yıl gibi kapatılası bir yıl oldu. Bilirsin ki, neyin sonuna gelinse o kıymetini kaybeder, yaldızı dökülür, boyası atar. Böyle bir eskimiş, yıpranmış (hatta bazılarınıza inat eprimiş) falan görünür. Bu ister biten bir yıl olsun, ister biten bir ilişki, isterse biten bir ev ödevi.
Yeni yıla nasıl girersek bütün yıl öyle geçermiş safsatasını zaten biliyoruz. Hatta bir kaç kere de öyle olmadığını ispatladık. Aksi olsa, benim yıllardır yıllarımı kalabalıklarda içerek ve gülerek geçirmem lazımakjskajslşaksşlalk.
Bu biten senenin bana getirdiği en büyük ve en güzel değişiklik bir "ev arkadaşı" oldu. Yıllardır "ay ben kimseyle aynı evde kalamam, hedele hödölö" konuşmaları yapan ben, son beş aydır bir ev arkadaşı sahibiyim. Yok yok, öyle değil, baya kardeşimle beraber yaşıyorum. Herkesin bildiği üzere 2012'nin son çeyreğinde #ezikböcek eve yerleşti. Pek de iyi etti. Ne garip insanın bazı değişikliklere bu kadar hızlı adapte olması. Bu zamana kadar tek başına kalan ben, şimdi çocuk iki gün evde olmasa tedirgin uyuyorum. Yok artık!
Bunun dışında bu biten sene bana kaşımda bir piercing ve babamla bunun için yapılan kavgalar verdi. Adamcağız yemiyor içmiyor, kaşımdakinin çıkışı için gün sayıyor. Buradan bir kere daha belirteyim ki bir de yazılı olsun: babacım, elbet çıkacak bir gün ama daha değil.
Biten sene ile içimde de bir şeyler bitti. Sonunda! Zaman aldı, zor oldu, kazdığım çukurdan çıkmak çok toprak kazmama neden oldu ama oldu. Bilen bilir; benim kafam çok çabuk dağılır, benim aklım çok çabuk karışır, benim gönlüm çok çabuk kayar. Vakti zamanında ilgisizlikten muzdarip olmuş bünye, bir gıdım bile ilgi alaka görse; sel olur çağlar. Sonra da kendi seline kendi kapılıp boğulur gider. Yani neymiş, bu geçen sene de sel basmış, toprak kaymış, su çekilince çamur kalmış. Ama temizlemiş miyiz? Temizlemişiz. Merakta kalmasın kimse püri pak oldu her yer. Bundan sonra çok uzun bir zaman içinse bendimize sığıp taşmama kararı almış bulunmaktayız. Haber salın her yana...
Gelelim gelecek seneye (daha doğrusu artık içinde olduğumuz seneye)... Bu seneden beklentilerimizden önce bu sene için planlarımız hatta bu sene yapmamız gerekenler var. Okunması gereken kitaplar, yazılması gereken yazılar, ihmal edilmemesi gereken bir blog, izlenmesi gereken Behzat Ç. bölümleri, gidilmesi gereken yerler, görülmesi gereken memleketler var. Bu sadece kısacık bir özet. Beni geçtim hadi ya siz?
Hala söylemekten kaçtıklarınızı ağzınızın içinde yutamadığınız bir lokma gibi tutuyor musunuz?
Hala duymaktan kaçtıklarınızı duymamak için kulaklarınızı tıkıyor musunuz?
Hala görmek istemediklerinizi görmemek için gözlerini kapatıyor musunuz?
Hala size göre yanlış olsa bile genele uymak için pek çok şeye kafa sallıyor musunuz?
Hala aşk, para, iş-güç kapınıza gelsin diye bekliyor musunuz?
Fazla mı genel oldu yoksa fazla mı oldu? O zaman şöyle yapalım:
Hala o filmi izlemediniz mi? Hala o kitabı okumadınız mı? Hala o kızı/oğlanı kahve içmeye çağırmadınız mı? Hala o testi yaptırmadınız mı? Hala gidip Adana'da kebap, Tekirdağ'da köfte, Trabzon'da balık yemediniz mi? Hala tuhaf bir içki içip ağzınızı burnunuzu yamultmadınız mı? Hala bir kere olsun yurt dışına çıkıp, bir marketten başka bir dilde su isteyip almadınız mı?
Yoksa siz hala...
evet bir bakıma ben hala..:)
YanıtlaSil