16 Ağustos 2012 Perşembe

GENEL GEÇER



 Kan vermek bana eğlenceli geliyor. Bir de ben damarları fazlasıyla dışarıda ve belirgin bir kul olduğum için benden kan almak hayli kolay. Turnikeyi bağladığı yerden haldır haldır geliyor maşallah. Zaten yaşlanınca köprü trafiğini gösteren haritalar gibi olacağım, rengarenk. Ellerim, ayaklarım… Iy çok fena! Hemşire abla verdiğim tonca paraya değmesi için koluma çıkmayan bant yapıştırdı. Bildiğiniz çıkmıyor ama. Deriyi kaldıracaktık az daha. Çıktıktan sonra da ne zaman kolumu katlasam kolumun derileri birbirine yapıştığı için geri açılmadı. Bu ne be!

 Erkeklere onlara bir renk seçmelerini sorduğunuzda ne anlıyorlar acaba? Ben bunu iki kere yaptım. Ama hakikaten arada kalmıştım ve bir erkek fikri lazımdı. Birincisi ne sorduğumu anında anladı çünkü baya piç bir herifti kendisi. İkincisi anlamadı ama ona sorduğum daha masum bir şeyin rengiydi zaten. Birincisi neyin rengiydi diye soranlar için ikincisi bir bluzun rengiydi.

 Hiç tanımadığım insanlarla ne kadar rahat konuştuğumu fark ettim. Bir kere daha… Ne sıkılma, ne utanma, ne çekinme; anında ahbap olayım ama! Her şeyi anlatabilirim. Çok fena, çok. Ama kendimle ilgili fazla konuşmam. Konuşuyorsam bir saçmalık var demektir. Karşımda ki şüphelenemez ama ben şüphelenirim. Tanımadığım birine kendimden bahsediyorsam, korkmak lazım. Korkmam lazım. Artık biraz korkmam lazım zaten! Yoksa böyle bodoslama koşup orada olduğunu fark edemediğim cam duvarlara kafa atarak geçmez bu ömür.

 Çıplak ayak, kumlara basarken; dalgalar usul usul oturduğum şezlongun ayaklarına vursun. Güneş batmak üzere olduğu için, hafif serin olsun. Mayonun üzerinde bir şort, bir tişört olsun. Saçlarım yeni kurumuş ama tuzdan birbirine karışmış, burnumun üzeri güneşten azıcık kızarmış, gözlerim uykulu bakıyor olsun. Olsun ama ya…

 Bir takım kararların sancısını çekmenin, karar vermek üzere olmanın, verdiği kararı uygulamak için sabırsızlanmanın falan filanın gerginliği var bende. Uzun zaman önceden tanıdık bir dönem bu. Gitmelerimin gelmesinin, bir yerlere ışınlanmak istememin nedeni bu; biliyorum. Kendimi tanıyorum en azından. A gitmek demişken, bana bir yerlere gitmekle ilgili sözü olan biri vardı. Hatırlatmak gibi olmasın ama yaz bitmeden bir deniz kıyısı hani, yani… Neyse, kendisi hatırlarsa bana nasıl ulaşacağını biliyor.

 Saçım bildiğiniz sarı-gri-yeşil bir renk aldı. Ya da bilmediğiniz. Beni bir kere köpek ısırmıştı, o yara geçmeye başladığında morluklarımın etrafında ki dış halka da bu renk gibiydi. Yarın beyin MR günü. Bakalım beynim bana neler söyleyecek. Hadi hayırlısı… (bu soruyu saç rengimin arkasına bağlamak da on numara oldu. MR a gerek neyin kalmadı aslında.)

1 yorum:

  1. ben seni çok beğendiğin bir deniz kıyısına göturmek istiyorum. tarih Eylül 22-23. 24-25'ine de 2 izin günü aldım mı yeme de yanında yat ?

    YanıtlaSil