18 Ocak 2011 Salı

UYKU

"iyi misin?"
"bilmiyorum, sanırım değilim. yorgunum"

Başımda ki ağrı belki içindekilerin ağırlığından belki de sadece vücudun yorgunluğundan. Yataktan kendini kaldıramayışımın nedeni ya yatağın sıcaklığından, ya yanımdakinin.

"uyudun mu?"
"yok, uyuyamadım. sen neden uyumadın?"
"senin yüzünden"

Gecenin herhangi bir yerinde, herhangi bir şekilde sadece elimi geri atıp senin sırtına koyduğum an; uykunun en derin anıdır. En derin uyku sadece ya çok yorgun olduğunda ya da çok huzurlu olduğunda uyunurmuş sanırdım. Senden öğrendim ki; bir de çok hasta olduğunda uyunurmuş.

"nefesini duyamadım bir an, çok korktum"
"korkma, tutmuşumdur nefesimi fark etmeden"
"tutma!"

Vücudunun normalden fazla sıcaklığı sağolsun yorgana gerek kalmadı. Ya da battaniyeye. Kanepede beraber televizyon izlerken ayaklarımıza örttüğmüz sarılı kahveli bir battaniye vardı hani, geçen gün onu aradım bulamadım. Sonra hatırladım, o fenalaştığın gece, üzerine kustuğunu. O kan lekeleri yüzünden atmıştım ben onu çöpe. Çıkmadı yıkanınca ne yapayım. Böyle turuncu gibi saçma sapan bir renkte izler kaldı.

"bugün işe gitmesen?"
"her sabah bana bunu yapmasan?"

Her evden çıktığımda, seni bırakmışım hissi yaratıyorsun bende. Nefret ediyorum bundan! Hatta o anda senden! Sonra bunun yüzünden kendimden. Nefret dolu oluyorum her sabah. Bir de korkudan ödüm patlıyor. Hani şarkıda var ya "ya evde yoksan?". Ya ben geldiğimde sen, gitmiş olursan. O zaman nefret dahi edemem, sakın...

"saçmalık bu, farkındasın değil mi?"
"evet ama bu, benim kararım"
"yine de saçmalık!"

Beni bencillikle suçladığında başta anlamamıştım. Bunca şeye rağmen bana bunu nasıl söylersin diye sinir krizleri geçiriyordum, hatırlarsın. Sana ilaç kutularını filan fırlatmıştım ya hatta. Ama haklıydın, haklısın. Tamamen bencilliğimden yapıyorum. Seni değil kendimi düşünüyorum. Sensiz kalmaya karşı bende sinsice gelişmiş bu yoğun korku yüzünden olsa gerek; seni bırakma düşüncesine dahi tahammülüm yok. Beni, buna alıştırmaya çalışman canımı o kadar yakıyor ki; o şırıngalardan birini kalbime saplayıversen daha kolay olur. Hani Pulp Fictionda ki gibi... Ya biz eskiden dans ederdik hatırlıyor musun?

"dışarı çık biraz, hava al"
"iyiyim ben böyle"
"bok iyisin! ya bana bari söyleme şunları!"

Elimde "Aşk" var. Ayağımın ucunda sen. Nesefin ayak bileklerime değiyor. O kadar değerli ki şu anda nefesin. Kitapta ki adam da hasta. Konyaya gömülmek istiyor. Gerçi "Sufi edebiyatını da çar çur ettiler, sen de prim veriyorsun bunlara" diye bana kızmıştın ben bu kitabı aldığımda ama... Ben daha senin kızdığın neleri yaptın zamanında, değil mi? Sen böyle yattığın yerde uyurken, bana da günün en huzurlu saatlerini veriyorsun. Çünkü nefesin düzenli olduğu sürece biliyorum ki acı çekmiyorsun. Sadece uyuyorsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder